Ey ruhumun ruhu...

03 Kasım 2024 Pazar

Reyiz, yerel seçim sonuçları için toplanan partisinin merkez yürütme kurulunda (03.04.2024) çok acı ve açık konuşmuştu:

“31 Mart seçimlerinde sadece kan değil, ruh kaybı da var.”

***

Kan oy demek. Kayıp çok açık.

Peki “ruh kaybı” neyin nesi?

İlk kez duyuyorduk. Ruh denen “hakikate” cümbür cemaat-cumhur tarikat inandığımızdan o günden beri de fırsat bulup soramadık.

Evrende ruhsuz hiç bir şey yok. Ağaçlardan çiçeklere, börtü böcekten, yağan yağmurda yuvası bozulmasın diye telaşla sağa sola hamle yapan karıncalara. Evrende ruhsuz bir çakıl taşı bile yok.

Zamanın bile ruhu olduğuna dair yaygın bir inanç var.

“Zamanın ruhunu” arkasına aldı, otuz yıl önce çarptı. Belimizi hâlâ doğrultamıyoruz.

1994 yılı yerel seçimlerinde Refah Partisi İstanbul adayı idi. Sadece yüzde 25 oy aldı. Seçimi kazandı. Kazanış o kazanış.

Zamanın ruhu her seçim döneminde sandıklarda hortladı durdu.

Çeyrek asırdır, girdiği her seçimi şöyle ya da böyle kazanmayı sürdürüyor.

Nihayet son 31 mart seçimlerinde şeytanın bacağı kırılabildi.

Kişiler gibi, partilerin de ruhu olmalı.

Bizzat kendisi “ruh kaybı” teşhisi koyduğuna göre mutlaka vardır ve doğrudur.

Ruh denilince sözlükler canlılık, bilinç, akıl, idrak, irade gibi niteliklere sahip bir özden söz ediliyor.

***

Bizim tarihsel milli ve yerli gerçeğimiz şudur.

Parti denen siyasi organizmaya ruh veren (ne yazık ki) kadrolar ve kitleler değil kurucusu olan liderler.

Liderler geçip, göçüp gitmişse veya tökezlemişse partileri ayakta duramıyor.

Ülkemizin asırlık siyasi gerçeği çok açık:

Lider yoksa, partisi de yoktur. (Bu dört kelimelik cümleye, sayısı yüzleri aşan tabela partilerinden bir araba dolusu itiraz gelecektir.)

Ama çıplak gerçek şudur:

Son 75 yılda iktidar olabilmiş tüm partiler, Demokrat Parti, Doğruyol Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti hepsi, hepsi, liderlerininin ruhlarını teslim etmesiyle tarihe karışmıştır.

Halen adı geçen kimi partiler ise “liderlerinin” boylarını aşan hırsları sayesinden varlıklarını kâğıt ve tabela üzerinde ve ancak koltuk değneği olarak sürdürebiliyorlar.

Bunun tek istisnası CHP’dir. O da Türkiye Cumhuriyeti ile ortak kurucusuya sahip olduğu için. Cumhuriyetin temel ilkelerine ve ruhuna sahip çıkabildiği sürece ve ölçüde varlığını da sürdürecektir.

Öteki istisna ise şimdilik AKP’dir.

Tayyip Bey’in anayasa değişiklikleri ile kendi ruhunu partinin hücrelerine üflemeyi başarabildiği için hala ayaktadır.

Sözlükler ruh için, esans, ispirto, uçucu gaz tanımı da yapıyor. AKP’nin yerel seçimde gaz kaçırdığını bizzat lideri açıkladığına göre o da “Lideri Partileri Müzesi”ne nakli kaçınılmaz.

***

İnsanların hayvanlardan farklı olması ruhlarının değişik yaratılmasından kaynaklanır.

Öykü malum olup zamanın ruhuna uygundur.

Dönemin şahı, İncili Çavuş’a bir at hediye etmiş: “Bu küheylana hem binersin hem de sana yoldaş olur.”

Ama at öyle cılız, zayıf ve yaşlı imiş ki üf desen yıkılacak. İncili Çavuş çok bozulmuş. Ama sesini çıkaramamış.

Yularını tutup teslim alırken, atın kulaklarına fısıltı ile bir şeyler söylemiş. Sonra da kendi kulağını atın ağzına dayayıp bir süre onu dinleyip basmış kahkahayı.

Herkes şaşkın. Şah sormuş:

“Çavuş sen ata ne dedin? At sana ne dedi ki böyle gülersin?”

İncili Çavuş yanıtlamış :

“Ey ruhumun ruhu! Tanır mısın Hz. Nuh’u?” diye sordum.

Şah: “Eee! At ne dedi?”

“Valla, at da bana dedi ki, kimseye sırrı mı etme faş! Nuh da ne ki be gardaş!

Ben Hz. Adem’e yıllarca taş taşımışam taş.”

***

Tayyip Bey de sırtında taş taşıyarak partisini bugünlere getirdi.

İstanbul Belediye Reyiz’i iken Zincirlikuyu Mezarlığı Nizamiyesi’ne kazıdığı o ayeti hatırlamanın da zamanıdır:

“Her canlı ölümü tadacaktır.”

Ağzımızdan yel alsın. Allah sağlık afiyet versin. Bunu siyaseten okumak da mümkün:

“Her canlı muhalefeti tadacaktır.”

Demokrasi aşkına afiyet olsun diyelim.

***

Amerikan tıp dünyasının araştırmalarına atfen haftalık Oksijen gazetesi ilan ediyor: “Orta yaş artık 35’ten başlıyor. Üç aşamada 75’e kadar gidiyor.”

Cumhur İttifakı liderleri hafta sonları acaba bu haberin etkisinde kalıp yeni başlangıçlar mı yapıyorlar.

Milletçe “bebek seri cinayetleri” dehşeti yaşarken Devlet Bey’in tam kırk yıldır (Eruh 1984) “bebek katili” diye anılan Öcalan’ı TBMM’ye konuşma yapmaya davet etmesini Cumhur Müttefikleri’nin “Orta Yaş Sonu” açılımı olarak da okuyabiliriz.

Endişeye mahal yok.

Siyasi yaşam yolculuğunda tarihin tam da bu noktasında onları oraya getiren nasıl bir ruhsal esintidir?

Bu açılımı hangi maddi manevi iç ve dış güç şekillendiriyor?

Beklentilerimizle ilgili neden çok fazla hayal kırıklığı, ihanet ve yenilgi hissediyoruz?

Putin’in memleketlisi matruşka bebekler misali iç içe geçmiş yığınla soru.

Ama en çarpıcısı Büyükelçi Halil Akıncı’dan:

“Ana muhalefet ya da iktidar, ikisinden birisi doğru yaparsa işler düzelme yoluna girebilir. Ama ya ikisi birden yanlış yaparsa?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

10 Kasım ve Kehf Suresi 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları