Ahmet İnsel

Zekeriya Öz vakası bir bütündür

13 Ağustos 2015 Perşembe

Bir dönemin kudretli savcısı Zekeriya Öz’ün hakkında darbe iddiasıyla soruşturma açılması, meslekten ihraç edilmesi ve en sonunda hakkında yakalama kararı verildiği gün yurtdışına çıkması, Türkiye’de hukukun nasıl bir güç kavgasının aleti olduğunu bir kez daha gösterdi. Zekeriya Öz, AKP iktidarının müteşekkir bakışları ve himayesi altında göstere göstere hukuku ihlal etmişti. Somut suçlarla hayali suçları, somut suçlularla haklarında suç ithamında bulunacak ciddi deliller olmayanları harmanlayarak hazırladığı binlerce sayfalık iddianamelerde imzası vardı Özel Yetkili Savcı’nın. Bugün AKP ve Erdoğan yalakalığını zirveye çıkarmış olan liberal ya da muhafazakâr maskeli borazanlar için o bir kahramandı. AKP yandaşı basın, Gülen Cemaati basını ile iş ve söz birliği içinde, onu yere göğe koyamıyordu.
Zekeriya Öz’ün iddianamelerine hâkim olan zihniyet, somut suçu tespit etmek ve suçluyu bu suç oranında cezalandırmayı amaçlamıyordu. Düşman ceza hukuku mantığı, soruşturma yaklaşımında, tutuklama taleplerinde ve hazırladığı iddianamelerde hâkimdi. Elbette sadece Zekeriya Öz değil, birçoğu belli bir misyonla o göreve getirilen o dönemin özel yetkili savcılarının, özel yetkili ağır ceza hâkimlerinin çoğu için geçerli bir durumdu bu.
Ama insanın gene de anlamakta zorlandığı noktalar vardı. Dalga dalga gelen bu suç tespitleri, savcılık sorgularında kullanılan dil ve sorgulama yöntemleri, aralarında ilişki kurmak için hayal gücünü epey zorlamak gereken olaylar, özel ile genel arasında kurulan son derece zorlama bağlar... Ve en önemlisi, mantık sınırlarını zorlayarak yaratılan ağır suç tarifleri. Daha yayımlanmamış bir kitap taslağına silah muamelesi yaparken, herkesi darbeye teşebbüs suçuyla damgalarken, iktidara etkili muhafeleti susturmayı, en azından yıpratmayı, AKP çevresinin tarihsel korkularını kışkırtarak, parçası olduğu ilişki ağına güç devşirmeyi amaçlıyordu. Zekeriya Öz’ün içinde yer aldığı, AKP iktidarının sırtlarını sıvazladığı Gülen Cemaatine yakın olan ya da güç orada biriktiği için yakın gözüken hâkim, savcı ve polis şebekesi, aynı zamanda bu cemaate yönelik eleştirileri de şiddetle bastırmayı beceriyordu.
Uygulanan yöntem, terör eylemiyle darbe suçunu birleştirerek çok geniş bir ağır ceza suçu alanı yaratmaktı. Bu yönteme, ele geçen belgeler üzerinde tahrifat yapmak, hatta bütünüyle sahte belgeleri zanlıların bilgisayarlarına yükleyerek suç yaratmak da dahildi. Bu yöntemler yeni değildi. Birikim dergisinde Ekim 2011’de yayımlanan “Bir İktidar Aracı Olarak Terör Kavramı” başlıklı yazıda, (http://www.birikimdergisi.com/sayi/270/ bir-iktidar-araci-olarak-teror-kavrami) bu yöntemin nasıl Stalin döneminin gizli servisi GPU’nun suç ve suçlu yaratmak için kullanıldığını anlatmıştık.
Zekeriya Öz ve daha birçok polis, hâkim ve savcıya şimdi aynı yöntem uygulanıyor. Bu kişilerin gerçekten suçlu oldukları konusunda bir kuşku yok. İşledikleri ağır hukuk ihlallerinin hukuk devletinin orantılı suç isnadı yöntemiyle cezalandırılmasına itiraz etmek mümkün olmazdı. Ama bugün Zekeriya Öz terör örgütüne üyelik ve darbeye teşebbüs, yani tam yolunu kendinin açtığı düşman ceza hukuku uygulaması içinde suçlanıyor. Bunun ne anlama geldiğini ve bu olağanüstü hukuk düzeninde bu kapandan kurtulmanın pek kolay olmadığını en iyi kendisi bildiği için yurtdışına kaçmayı tercih ediyor. Totaliter iktidarlarda muktedir kirli işini gördürttüğünü, aynı yöntemle tasfiye ettirir.
Zekeriya Öz vakası, dünkü kudretli döneminde uyguladıkları ve bugün kendisine uygulananlarla bir bütün teşkil ediyor. Adım adım kurulan otoriter Erdoğan devletinin aşamalarını tarif ediyor.  
---
Not: Yazılarıma 10 gün ara veriyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları