Ahmet İnsel

Yerli ve milli destan yazımı

05 Mayıs 2016 Perşembe

Önce AKP’nin şefi polise destan yazdırmıştı. Şehrin merkezinde beş hektarlık bir parkı sadece “kupon arazi” olarak gören ve inşaat ilahına kurban etmek için yanıp tutuşan dönemin başbakanının kent rantı tutkusuna karşı silahsız, şiddetsiz bir direnişi polisin orantısız bir şiddetle bastırmasını teşvik etmiş, onurlandırmıştı. Yedi kişinin öldüğü, onlarca kişinin sakat kaldığı polis müdahalesi yerli ve milli destanlar tarihimize geçti. Polisin yazdığı o destan şimdi mahkeme kapılarında sürünüyor. Mahkemeler de, bu davalarda ayak sürümek, işin üzerini örtmek konusunda başka bir destan yazıyorlar.
Anlaşılan bu destan yazma tarzı, şimdi meydanlardan parlamentoya da taşındı. Evvelden de Meclis’te sık gördüğümüz bu yerli ve milli medeniyet timsali manzaralara, Başbakan Davutoğlu da, şefinden geri kalmamak için, dönemin uygun etiketini yapıştırdı. Meclis’te sille tokat milletvekili döven, hakaret eden, masaların üzerinde tepinen AKP grubu üyelerinin bu şanlı direnişleriyle destan yazdıklarını ilan etti. Görünen o ki, AKP iktidarının destan yazma tarzı artık bu: Polisin, ordunun ve başta şahsa özel ceza yargısı olmak üzere devletin tüm kurumlarının arkasında olduğundan iyice emin olup, ayrıca kendinin de pazu sayısı olarak üstün olduğunu bilmenin güvencesiyle böyle destanlar yazmak.
Üniversiteden öğretim üyesi atarak göze girme yarışı veren rektörlerle, hem medyanın hem sosyal medyanın bindirilmiş kıtalarıyla taçlanan bir destan yazma yarışı bu. Elle tutulur somut sonucu, hapishane nüfusu ve polis sayısının hızla artması ve çatışma, suikast, “gökten düşen roket”, intihar saldırısı sonucu istisnasız her gün insanların ölmesi... Bu durumu olağan karşılamak, işin fıtratında olduğunu düşünmek de yazılan bu destanın bir parçası...
AKP grubunun yazdığı destana karşı HDP milletvekillerinin komisyonu terk etmeleri, bu destanın sadece AKP’lilerce yazılmadığı gerçeğini tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardı. Böyle destanlar yazmaya genetik olarak hevesli MHP’lilerle birlikte, CHP’nin komisyon üyeleri de oybirliğiyle yazılan destanı desteklediler. CHP’li komisyon üyesi Tezcan’ın MHP’lilerin kendisini alkışlamasından rahatsız olmasının trajide yer alan komedi efektinden başka bir anlamı yok. Zaten bu tür destanlar yazmaya pek meraklı, iktidarın yedek lastiği olmuş MHP’nin yanında, CHP Genel Başkanı da, anayasaya aykırı olduğunu açıkça söyleyip, gene de bu geçici değişikliğe “evet” oyu vererek de destan yazıldığını iddia edebilir artık. Bir demokrasi destanı değil midir yazılan?
“Milli sorun” karşısında safları sıklaştırmanın, şimdi başka bir büyük ve tarihi destan yazma vaktinin geldiğini Türk çoğunluk tarihi tecrübesiyle biliyor. Bu çoğunluğun medeni görünümlü temsilcileri benzer bir destanı yüzyıl önce de Meclis’ten milletvekillerini derdest ettikleri zaman yazmışlardı... Yirmi yıl önce de... Bu destanların sonuçlarının ne olduğunu biliyoruz.
Yerli ve milli destanlar yazma yarışının hızlandığı bir döneme girdik. Bu yarış, böyle devam ederse, sadece kalan demokrasi kırıntılarının süpürülmesiyle sonuçlanmayacak. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milletiyle ayrılmaz bütünlüğünü” ortadan kaldıracak koşulların da artan hızda olgunlaşmasına yol açacak. Ama hiç kuşkusuz o zaman da aynı şanlı ve büyük milli ve yerli destan bir daha yazılacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları