Ahmet İnsel

Portekiz’de sol ittifak hükümeti

10 Aralık 2015 Perşembe

Beş yıldan beri, AB komiserleri ve IMF müfettişlerinin denetimi altında ağır bir kemer sıkma politikasının uygulandığı Portekiz’de, bir ilk gerçekleşti. 1975’te Salazar diktatörlüğünün devrilmesinden beri yan yana gelmemiş olan sol partiler, aralarında anlaşıp önce sağ partinin güvenoyu almasını engellediler. Ardından mecliste oluşan sol ittifakın desteğini alan Sosyalist Parti lideri Antoni Costa bir azınlık hükümeti kurdu.
4 Ekim’de yapılan milletvekili seçimlerinden, 2011’den beri mecliste rahat bir çoğunluğa sahip olarak kemer sıkma politikaları yürüten, İlerle Portekiz adlı sağ koalisyon gene birinci çıkmıştı. Ama bu sefer aldığı yüzde 38 oy ona mecliste çoğunluk sağlamıyordu. Çoğunluk üç sol partinin elindeydi. Buna rağmen sağ koalisyonun yeniden hükümet kurmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Çünkü sosyalistler ve komünistler arasında düşmanlık kırk yıldır devam ediyordu. Komünist Parti, NATO’dan ve Avro bölgesinden çıkmayı, merkez solda yer alan Sosyalist Parti ise bunun tam tersini savunuyordu. İki parti arasında neredeyse kemikleşmiş düşmanlığın kökleri, 1975 Karanfil Devrimi sonrası iki partinin tarihi liderleri arasında yaşanan büyük çatışmaya kadar gidiyordu.
Ne oldu da beklenmedik biçimde iki parti koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaşabildi? Bunu üç etmene bağlamak mümkün. Birincisi, solun iki düşman kutuplu geleneksel yapısını, bu kez üçüncü bir sol partinin bozması. Yunanistan’da SYRİZA, İspanya’da Podemos’un Portekiz versiyonu olarak kabaca tarif edilen ve 1996’da dört radikal sol partinin birleşmesiyle kurulan Sol Blok, son seçimlerde oyların yüzde 10’unu alarak, mecliste üçüncü parti olmayı başardı. Böylece solda yeni bir diyalog ve işbirliği alanı yarattı. Bunda Sol Blok’un 2012’de eşbaşkanı olan, erkek eşbakanın bir yıl sonra istifa etmesinin ardından, parti koordinatörü sıfatını alan, tiyatro oyuncusu Catarina Martins’in çok büyük rolü var.
İkinci etmen, bir buçuk ay gizli yürütülen koalisyon görüşmelerini genç ve sol içi eski kavgaların ve katılaşmış saplantıların mirasını taşımayan kadroların yürütmeleriydi. Seçimlere Yeşiller’le ortak liste yaparak giren Komünistler, NATO ve AB konusundaki katı tavırlarını terk ederken sosyalistler de kemer sıkma politikalarına hızla son verilmesi hedefini kabul etti. Sosyalist Parti, 2010’da başbakan olan lideri José Socrates’in bıraktığı kötü mirası nihayet unutturabildi. Socrates, 2010’da IMF ve AB’yi yardıma çağırıp kemer sıkma politikasını 78 milyar Avro yardım karşılığı başlatmıştı. Şimdi adli denetim altında, hakkındaki yolsuzluk davasının açılmasını bekliyor.
Sol koalisyonun kurulabilmesinde üçüncü etmen, Portekiz’de beş yıldır devam eden kemer sıkmanın büyük ölçüde sonuna gelinmiş olması. Gelecek yıl kamu kesiminde beş yıldır uygulanan ücret kesintilerinin tedrici olarak son bulması öngörülmüştü. Gelir vergisine getirilen ilave verginin kaldırılması da. Beş yıl için askıya alınan en düşük emekli maaşlarına yapılan katkı da 2016’da yeniden yürürlüğe girecek. Bunlar AB ile yapılan anlaşmanın öngördüğü önlemler. Dolayısıyla Antonio Costa hükümeti, Yunanistan’dan farklı olarak, kemer sıkma politikalarından çıkış döneminde iktidarda olacak. Hükümete katılmayıp destekleme kararı alan diğer sol gruplar, Antonio Costa’dan sadece bu çıkışı hızlandırmasını ve başta vergi politikası ve asgari ücrette olmak üzere, gelir dağılımını düzeltici önlemlere öncelik vermesini talep ediyor. Sosyalist hükümet, 2015’te yüzde 3’e yaklaşan bütçe açığını, gelecek yıl yüzde 2.8 seviyesine çekmeyi öngörüyor. Sağ hükümetin programında ise bu hedef yüzde 1.8’di.
2007’den 2014’e kadar Lizbon Belediye Başkanlığı’nı başarıyla yürüten ve bu sayede önemli bir prestij kazanan Antonio Costa’nın hükümetteki başarısı, Avrupa solları için de anlamlı olacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları