Ahmet İnsel

Milliyetçimukaddesatçı iktidarın kökenleri

15 Kasım 2016 Salı

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelişini izleyen aylarda, partisi için “İslamcı” nitelemesini yapan yabancı gazetecileri Tayyip Erdoğan haşlar ve partisinin “sağ merkezde muhafazakâr bir parti” olduğunu belirtirdi. 2016 sonbaharında, Tanrı Dağı ile Hira Dağı’nı birleştiren milliyetçi- mukaddesatçı bir koalisyonun başında olduğu tespitine kendisinin de karşı çıkmayacağını sanıyorum.
Bugün Tayyip Erdoğan’ın ve onun peşinden giden AKP’lilerin Türkiye’ye vermek istedikleri yönünün önemli bir kaynağı, 1950’lerden sonra yeraltından yeryüzüne çıkan mukaddesatçı hareketlerle, Türk siyasal yaşamında hep ayrıcalıklı bir yer edinmiş milliyetçi akımların buluşmalarıdır. Bu buluşmanın önemli ilk adımı 1951’de kurulan ve iki yıl sonra kapatılan Türk Milliyetçiler Derneği idi. Murat Kılıç, bu derneği incelediği çalışmasında (“Allah, Vatan, Soy, Milli Mukaddesat”, İletişim Yayınları, 2016), kuruluşuna katılan tanınmış isimleri sayarken, bu girişimle milliyetçi-mukaddesatçı bileşimin temelinin atıldığını belirtiyor. Çok daha sonra Türk-İslam sentezi olarak adlandırılacak terkipte ve Türk milliyetçiliğinin muhafazakâr bir çizgiye oturmasında bu kısa ömürlü derneğin önemli payı var.
Bu milliyetçi-mukaddesatçı izdivacının bir başka uzantısı, 1951’de kurulan ve halen faaliyette olan İlim Yayma Cemiyeti’dir. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un geçen nisan ayında, “bir milletin diriliş öyküsünün en önemli safhalarından biri” olarak tanımladığı bu cemiyetin yanında Komünizmle Mücadele Derneklerini saymak gerekir. İlim Yayma Cemiyeti’nin dindar gençlik yetiştirme misyonuyla ilgili kapsamlı bir çalışma, bildiğim kadar daha yapılmadı. Buna karşılık komünizmle mücadele amaçlı kurulan derneklerle ile ilgili Ertuğrul Meşe’nin yaptığı değerli bir araştırma geçen ay yayımlandı: “Komünizmle Mücadele Dernekleri” (İletişim Yayınları). Kitapta, 1950, 1956 ve 1963’te kurulan üç derneğin faaliyetleri, yaydıkları düşünceleri inceleniyor. Türk sağ ideolojisinin hemen bütün baskın kodlarının olgunlaşması tasvir ediliyor.
Cumhuriyet politikalarının mağduru olarak kendini görenlerin birleştiği bu dernekler, bugün çok daha açık biçimde AKP yöneticilerinin dile getirdiği, Türk sağında mağduriyet saplantısıyla oluşan hıncın yoğunlaşma alanlarıdır. Geçmişteki katı laiklik uygulamalarına duyulan tepkiden beslenen ama onu kat be kat aşan bir hınçtır bu. Komünizme ve sola karşı gibi gözükse de aslında mağduriyetin esas kaynağı olarak görülen Kemalizme ve onun temsil ettiği modernlik simge ve pratiklerine karşıdır. Ertuğrul Meşe, bu anti komünist söylem ve pratiklerin Türk sağının milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı hallerini birleştiren bir siyasal alan oluşturmasını etraflı biçimde inceliyor. Komünizmle Mücadele Derneği içinde ve çevresinde toplananların, reaksiyoner refleksleri güçlü, yerlici/millici özellikleri ağır basan kişiler olduğuna dikkat çekip, büyük kentlerin merkezlerindeki Batılı, modern ve laik dünya algılarına karşı büyük bir hınç duymalarına işaret ediyor. Sol düşünce ve hareketlere karşı devletin benimsediği sert bastırma politikalarını sahiplenmeye, bunun taşeronluğunu, hatta en kirli işlerini yapmaya götüren bir hınçtır bu. Örneğin, 1969’da Kanlı Pazar’ı MTTB (o dönem başkanı şimdi Meclis başkanı olan İsmail Kahraman’dı) ile el ele gerçekleştirir. Devletin düşmanlaştırma politikalarının en etkili araçlarından biri olmuştur. AP ve CKMP arasındaki çekişmede, Risale-i Nur talebelerinin de desteğiyle, 1967’de mukaddesatçı yönü ağır basan Komünizmle Mücadele Derneği, 1971’de sıkıyönetim kararıyla kapandı. Görevini başarıyla tamamlamıştı.
Bugün Türk sağının milliyetçi-mukaddesatçı çizgide oluşturduğu büyük ittifakın kaynaklarını ararken 1970 başlarında İslamcı- milliyetçi izdivacının önemli bir adresi olan Yeniden Milli Mücadele hareketini ve göreli daha iyi bilinen Aydınlar Ocağı’nı da dahil etmek gerekir. Hepsini birlikte ele alınca, Türk sağ siyasal-toplumsal tahayyülünün haritası bütünüyle ortaya çıkıyor ve bugün Türk sağının bütün bunlardan beslenmiş ama zembereğinden boşalmış halinin iktidarda olduğu daha açık görülüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları