Nâzım Hikmet Akademisi’nde Ne Değişti?

30 Haziran 2014 Pazartesi

Bu yazıyı okuyanlar arasından şöyle soranlar çıkabilir: “Ne o? Sen de TKP üyesi değil misin? O zaman bu hassas döneminde partiyi neden eleştiriyorsun?”
Hemen belirteyim: Bu soruyu daha eleştirilerim söz düzeyinde iken soranlar oldu. İşte yanıtım: Evet, TKP’yi eleştiriyorum, ve bunu bir TKP üyesi olduğum için yapıyorum. Çünkü bunu yapmazsam eğer, asıl o zaman bir TKP üyesi ve partinin Nâzım Hikmet Akademisi” (NHA) adlı eğitim kurumunda “Başlangıcından Günümüze Eleştirel Düşüncenin Gelişmesi” başlıklı dersi veren bir hoca olarak, kendimi parti ve meslek etiği bağlamında ahlakdışı bir konuma getirmiş olurum! Dahası, bunu yapmaktan çekinirsem, ülkemin sayıları artık yüz seksene yaklaşan üniversiteleri gibi NHA’nın da “eleştiri” sözcüğüne karşı tepkili davrandığı şaibesinin gölgesini hem kuruma hem de partiye düşürmüş olurum!
Geçen akademik yılın başında NHA’da göreve başladığımda, kurum beşinci yılını doldurmuştu. Bu beş yıla baktığımda, elli yıllık bir üniversite hocası olarak NHA’nın tam bir “Akademi” olabilmesi için bir yeniden yapılanma” döneminin artık geldiğini görebiliyordum. Çünkü kurumun diyalektik düşünceyi temel alan gerçek bir akademi kimliğini kazanması, hem buraya akademi” olduğu için gelen öğrenciler, hem de partinin gelecekte kültür ve sanat politikalarını daha sağlıklı geliştirebilmesi bağlamında bir zorunluluktu. Bu amaçla yapılması gerekenlere ilişkin düşüncelerimi hem hocalarla hem de bütün öğrencilerimle paylaştım. TKP yönetimine de ilettim. Geniş bir katılım ortaya çıkınca da paçaları sıvadım ve elimi taşın altına soktum. Bu aşamada TKP yönetiminden kimilerince: “Bu değişikliklerin çoğu aslında daha önce de düşünülmüştü, fakat elini taşın altına sokan çıkmadı!” şeklinde bildirimler de aldım.
Bir süre her şey yolunda gitti. Yeniden yapılandırmaya ilişkin taslak neredeyse bütünüyle tamamlandı. Dahası, kimi bölümlerde 2014/2015 akademik yılında yeni değişikliklere göre düzenlenecek ders programları da tartışılmaya başlandı. Gelgelelim TKP yönetimi ile Akademi arasındaki ilişkiler eski saydamlığını yitirdi. Yönetim, Akademi ile ilgili sorular ve sorunlar konusunda giderek sessizleşti. Bu sessizliği, biz akademililerin önerilerine: “Biraz durun bakalım, hele şu parti meseleleri çözümlensin de!” mealinde verilen karşılıkların yoğunlaşması izledi. “Meseleler” ile kast edilen, TKP içerisinde çıkan çoğu kısır iç çekişmelerdi. Fakat biz, yani akademililer, bunlara aldırmaksızın, artık TKP’nin hiçbir gündeminde bize yer verilmeyişinden de gocunmaksızın çalışmalarımızı daha da yoğunlaştırdık ve NHA’nın yeniden yapılandırılması modelimizi tamamladık. Bu arada, doğrudan TKP yönetiminde NHA’yı gereksiz bulan” bazı “unsurların” bulunduğunu da biliyorduk. Ama yılmadık.
Şimdiki sancılı kongre sürecinde ise durum daha da farklı. Bir süre önce, soL gazetesinin parasal nedenlerle geçici olarak taşınacağı nedeniyle, NHA’nın Kadıköy’de, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin ikinci katındaki odalarına el kondu. Şimdi o odalar, daha taşınmadan önce yayını durdurulan gazetenin ve bir sayı çıkabilen soL Dergi’nin kalıntıları ile dolu. NHA ise tamamen yersiz.
Bizi bu da yıldırmadı. İki hafta önceki geniş katılımlı toplantımızda oybirliği ile -Platon’a atfen!- kendi zeytinliğimizi kurma kararını aldık. Bunun ayrıntılarını haftaya yazacağım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları