'Mâruz Kalanlar' ToplumundaTacizin Kurumlaşması...

13 Mayıs 2011 Cuma
\n

\n

10 Mayıs Salı günü Radikal Hayatta yayımlanan Sana benzemek zorunda değilim!başlıklı söyleşisinde, Tiyatro DOTun kurucusu ve yöneticisi Sayın Murat Daltaban, ‘mâruz kalmakve taciz kavramları üzerinde özellikle duruyor. Rasim Domaç ile yapılan bu söyleşi, okuyanı sözünü ettiğim iki kavram aracılığıyla sanat, özellikle de tiyatro bağlamında yeni düşünme boyutlarına taşıyabilir ve belki de bazı yeni ölçütlere götürebilir.

\n

Mâruz kalmakyerine çoğu zaman hedef olmakda kullanılıyor. Ancak burada tam bir karşılamanın bulunduğu kanısında değilim. Çünkü hedefsözcüğü, beraberinde bir seçmeyi veya seçilmiş olmayı da getirir. Hedef varsa veya olunmuş ise, daha önce hedef seçilmiş bir şey de var demektir. Oysa mâruz kalmanın kapsamı bundan daha geniş. ‘Mâruz kalmanın sözlüklerde genellikle istenmeyen bir şey ya da durumla karşılaşmakdiye açıklandığı göz önünde bulundurulursa, insanların veya toplumların doğrudan hedef seçilmeksizin de istenmeyen bir şeylerle karşılaşabilecekleri kendiliğinden anlaşılır; zaten doğrudan karşılaşmak sözcüğünün çatısı altında her zaman bir rastlantısallık payına da yer vermesi, bu durumun göstergelerinden biridir.

\n

Sözcük anlamı üzerinde biraz ayrıntılı durmamın nedeni, Murat Daltabanın mâruz kalmayı bizim coğrafyamızda yaygın bir toplumsal durum niteliğiyle ele alması ve tacizin kurumlaşmasıolgusunu da bu duruma bağlaması. Sözlüklerde karşılığırahatsız etmediye verilen tacizi Daltaban, sadece cinsel tacizolmanın sınırları dışına çıkartıp, şöyle bir söylemle toplumsallaştırıyor: Taciz, tacizdir çünkü otoritenin sana rağmen dayattığı her şey tacizdir. Zamanla kendi geleneğini, ahlak yapısını oluşturdu, kültürünü egemen kıldı diye makul bir şey haline gelemez…” Peki, ya yaşadığın toplum, otoritenin hemen her şeyi sana rağmen dayattığıbir topluma dönüşmüşse, ve yine bu toplum, böyle bir durum karşısında genellikle çok yetersiz tepki düzeylerinde kalıyorsa ve sanki elinden, bütün bunlara mâruz kalmaktanbaşka bir şey gelmiyormuş, gelemezmiş gibi davranıyorsa, o zaman ne olur?

\n

İşte o zaman, Murat Daltabanın dediği gibi, taciz kurumlaşır. Başka deyişle, zaman içersinde insanlar üzerinde hangi türden olursa olsun egemenlik kurmanın adeta meşruyollarından ve araçlarından birine dönüşür, ve böylece bir anlamda kanıksanmaya başlanmış olur.

\n

Böyle bir durumla karşılaşmış bir toplumda sanatın gerçekten pratik bir işlevinin olması isteniyorsa eğer, o zaman yürürlükteki sanat uygulamasına yöneltilecek soruların da çok dikkatle seçilmesi bir zorunluluğa dönüşür. Örneğin böyle bir toplumda bütün dalları ile sanat, insanlara maruz kalmadurumunun benimsenebilecek tek durum ya da bir tür değişmez kaderolmadığını anlatmak için ne ölçüde çaba harcamaktadır? O toplumda sanatın, genelde böyle bir meselesi, bir derdi var mıdır? Yok ise, o zaman o coğrafyada sanat ve edebiyat adı altında yapılmakta olan, gerçekte ne diye adlandırılmak gerekir?

\n

Şimdi kimileri de kalkıp bu soruların artık çok eskimişveya çoktan aşılmış olduğunu söyleyebilir. Bu, bazı toplumlar için doğru da olabilir. Ancak dünyanın geneline baktığımızda, bazı toplumlarda bir şeylerin eskimesinin veya aşılmasının, bu sonuçları öteki toplumlarda da kendiliğinden doğurduğuna hiç rastlamıyoruz!

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları