Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Leylâ Erbil'den 'Kalan'...
Ölümünü duyuşumdan beri; “Nedir en kötüsü?” diye takıldı kafama.
Yani kişisel açıdan. Benim için. O’na bundan böyle ‘öldü’ demenin, artık öldüğünü düşünmenin en kötü yanı nedir? ‘Artık aramızda değil…’ gibisinden çoğulcu genellemelerle geçiştirip kendimi rahatlatamayacağım bir soru. Zira Leylâ Erbil, benim için genellemeye hiç sığmayanlardan.
Ama sonunda buldum en kötüsünü. Neden bu kadar acele ettim bulmakta? Belki de şimdilik yalnızca sezgi düzeyinde de olsa, bir farkındalığın gerçekleşmiş olmasından ötürüdür: Sorunun yanıtını bir an önce bulmalıyım ki, acıtıcı olacağından hiç kuşku duymadığım o yanıtla birlikte yaşamaya alışayım.
Yanıt şu: Bundan böyle benim için en kötüsü, bazı söylemlerin anılarımda hiç yer almayacağını bilmek. Örneğin hiç şöyle diyemeyeceğim: “Bir gün Leylâ Erbil’le konuşurken…” … Ya da şu: “Leylâ Hanım’ı ziyaretimden hemen sonraydı…”
Evet, bunlara benzer cümleler, anılarımda hiç yer alamayacak.
Anılara bunca takmamın bir nedeni var. Uzunca süredir kafamda hazır bir kitap olarak taşıdığım “Bir Kalemden Kalanlar” başlıklı anılarımı kâğıda dökmeye başlayalı birkaç gün oluyor. O sayfalarda Leylâ Erbil’e ilişkin olarak yukarıdaki söylemlerin de yer alabilmesini çok isterdim. Ama bu, artık olanaksız. Derdim bu.
Öte yandan, yine o sayfalara geçirebileceğim başka şeyler var. Örneğin “Kalan” adlı romanını gönderirken koyduğu imza: “Değerli yazar dost A. Cemal’e, içtenlikle…”; ya da “Cüce”nin başındaki ithafı: “Sevgili Ahmet Cemâl, Değerli, tutarlı yargı ve düşüncelerinizin her vakit izleyicisi oldum. Geç kalmış teşekkürlerle, sevgilerle saygılarımı sunuyorum. L. Erbil, Kasım 2002.” Evet, seslendirilmiş sözler yok, ama bu yazılar var. Şimdi kalkıp: “Eh, ‘Bir Kalemden Kalanlar’ gibi bir başlığa da zaten bu yazılar daha uygun düşerdi…” desem, kendime biraz olsun bir avunma kaynağı yaratabilir miyim?
Gerçi şimdi aklıma geldi. Aslında iki ses de var. Biri, “Kalan” romanı üzerine yazdıklarımdan hemen sonra telefondaki ses: “Biliyor musunuz, o kadar yazı çıktı, ama romanımın felsefe temellerini bir tek siz irdelediniz…” İkinci ses de telefonda, “Vergilius’un Ölümü” çevirimi yollamamdan sonra: “Romana başladım, ama izin verirseniz Tuzla’da bitirmek istiyorum…” Bunu duyduğumda sevinçten deliye dönmüştüm. Dünyaları aydınlatmış olan o bir çift gözün benim çevirdiğim sayfalarda gezindiğini bilmek…
Asaf Güven Aksel, dünkü pazar günü ‘soL’da çıkan “Sokaklar size benzerken, nereye Leylâ Hanım…” başlıklı yazısında –çok isterdim böyle bir başlık bulabilmeyi!– şöyle demiş Leylâ Erbil için: “Tek başıma ne yapabilirdim ki ben derken, vazgeçenlerden değil, çağıranlardandı. Bari kendimi kurtarayım diyenlerden değil. Bin olalım diyenlerden. Her biri bin çarpı bin…”
Çağrıları, karşılığını Gezi Parkı Direnişi’nde her biri bin çarpı bin olabilen gençlerde buldu…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!