Gündemden kalkan soru:Eğitim nedir?

01 Şubat 2016 Pazartesi

Ulusal eğitim politikamızda, en geç Köy Enstitülerinin kapatılmasından bu yana gündemden kalkmış olan bir soru: “Eğitim nedir?”
Oysa Mustafa Kemal’in daha Milli Mücadele devam ederken bir “Eğitim Şurâsı” toplamasının birincil nedeni, Kurtuluş Savaşı’nın hemen ardından başlatmayı düşündüğü eğitim seferberliğini bu zorunlu soruya verilecek doğru yanıtların rehberliğinde gerçekleştirmekti. Kurulması planlanan Türkiye Cumhuriyeti, yirminci yüzyılın ilkyarısının uygar ve laiklik ile bir sorunu bulunmayan Batılı devletlerin arasında neredeyse yedi yüz yıllık geçmişinde eğitim seferberliği diye bir şey tanımamış bir imparatorluk yıkıntısı temelinde değil, fakat ancak çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi, başka deyişle Aydınlanma’yı -Batı’ya göre iki yüz yıllık bir gecikme ile olsa bile- hedefleyen bir toplum kimliği ile tutunabilirdi.

Hiç sorulmamış bir soruyu sormak …
Böyle bir toplum kimliğine uzanan yol, birincil olarak “Nasıl bir eğitim” sorusu ile değil, fakat “Eğitim nedir” sorusu ile başlayabilirdi. Yönteme değgin bir soru olan “Nasıl?” ise ancak doğru yanıtını bulmuş bir “Nedir” sorusunun ardından bir anlama kavuşabilirdi.
Ülkemizin yetiştirdiği ender felsefecilerden olan Prof. Dr. Nermi Uygur, “Felsefenin Çağrısı” başlıklı deneme kitabında “Nedir” sorusunu felsefenin kurucu sorusu olarak nitelendirir. Nasıl sorusu, ancak Nedir’e verilen yanıtın ardından işlevsel olabilecek bir yöntem sorusudur. Eğitime uyguladığımızda, bu söylenenlerden çıkan sonuç şudur: Önce çağdaş bir eğitimin ne olduğu, çağdaş ve aydınlanma hedefine yönelik sayılabilmek için hangi yöresel ve evrensel öğeleri içermesi gerektiği saptanmadan eğitimin nasıl gerçekleştirileceği meselesine geçmek, uygulamamızdan bir örnek verirsek eğer, önce “Tiyatro nedir” sorusuna bugün için geçerli yanıtları vermeden “Oyunculuk nasıl olmalıdır” sorusunun yanıtlarını aramak kadar işlevsiz ve anlamsız bir yola girmiş oluruz.

Bugüne kadar uzanan yanlış yollar …
Özetle belirtmek gerekirse, Köy Enstitüleri’nin kapatılmasından günümüze kadar uzanan süreçte hemen her iktidarın eğitimde reform vaat etmesi ve bunun Nasıl’ları üzerinde odaklaşması, buna karşılık “Eğitim nedir” sorusunu hep dışlaması, aslında olumsuz anlamda bilinçli bir tutumdur. Çünkü dışlanan soru ile saf dışı edilen, hep çağdaş ve aydınlanmadan yana bir eğitimin gerekleri olmuştur. Hemen her iktidar, topluma değil ama kendi yararlarına hizmet edecek bir eğitim yönlendirmesini reform saymıştır.
Geride bıraktığımız yaz TV kanallarında yayımlanması zorunlu kamu spotlarında tatil öncesi ilkokul çocuklarına “Haydi çocuklar, şimdi camilerinize koşun!” çağrısının yöneltilmesi, öte yandan laikliğin olmazsa olmaz sayıldığı bir uygar dünyada “dindar gençlik yetiştirme”nin eğitimin nerdeyse birincil hedefi sayılması, başkaca türlü açıklanamaz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları