Dil Devrimi ve Sonrası...

28 Eylül 2012 Cuma
\n

\n

Yazıma başlarken önce Dil Derneği Başkanı Sayın Sevgi Özelin dün gazetemizin 2. sayfasında yayımlanan Dil Devrimi 80.Yıla Erişti başlıklı yazısının girişini alıntılamak istiyorum:

\n

Atatürkün öncülüğünde, Samih Rifatın reisliğini, Ruşen Eşrefin umumi kâtipliğini üstlendiği, Celal Sahirin aza ve veznedarı, Yakup Kadrinin azası olduğu dernek 12 Temmuz 1932de kuruldu. Türk Dili Tetkik Cemiyeti adını, Atanın sağlığında Türk Dil Kurumu olarak Türkçeleştirdi. Ondan bir yıl önce çalışmaya başlayan Tarih Kurumu gibi devlet dairesideğildi. Atatürk bu iki kurumu özellikle dernek olarak kurmuş, böyle kalmaları için de kalıtından pay ayırmıştır. 12 Eylülcüler, Atatürkün eliyle yazdığıvasiyetnameyi çiğneyerek bu iki derneği yasa zoruyla kapatmıştır. Bugün var olan Türk Dil Kurumu Kenan Evrenle ona destek olan hukuk tanımazların ürünüdür. Başbakanlıka bağlı Türk Dil Kurumu Atatürkün değil, Kenan Evrenin kurumudur. 12 Eylülle hesaplaşacağını söyleyenler, nedense 12 Eylül ürünü olan Atatürk kurumlarından ve Atatürkün kalıtından hiç söz etmezler. Dahası adının önünde akademik san olanlar, 29 yıldır bir hukuk lekesinin üstünde oturmaktan hiç utanç ve üzüntü duymaz; Atatürkün dilde devrimden caydığı gibi gerçekdışı masallarla kendilerini aklamaya çalışırlar …”

\n

Evet, Sevgi Özelin bu satırları, 29 yıldır bu ülkede hukukçusıfatını taşıyan hemen herkesin görmezlikten geldiği bir hukuk ayıbını, dahası tam anlamıyla bir hukuk rezaletini bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Çünkü Kenan Evrenin de kenarından kıyısından bir madde sıkıştırarak kendini cumhurbaşkanı seçtirdiği 12 Eylül Anayasası, Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumunun özerk yapılarına son vermekle, Mustafa Kemal Atatürkü de her Türk vatandaşının Türk Medeni Kanunu gereğince sahip bulunduğu bir haktan, özgür iradesi ürünü bir vasiyetname düzenleyerek mirasını istediği gibi yönlendirme hakkından yoksun bırakmıştır. Bu arada İstanbul Üniversitesi Senatosu, bu girişimin yaratıcısı olan Kenan Evreni, hem de hukuka yaptığı üstün hizmetlerigerekçe göstererek, fahri doktora payesi ile ödüllendirmiştir! Böylece Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet tarihimizde vasiyetname yapma hakkı elinden yasa ile alınan ilk ve son Türk vatandaşı olmaktadır! Benim merak ettiğim nokta ise 12 Eylülün, yargı makamları önüne taşınmaya başlandığı günümüzde, Türkiyenin en eski üniversitesi olan İstanbul Üniversitesinin bu ödüllendirmeyi gerçekleştiren o zamanki -ve içinde hiç kuşkusuz üniversite profesörlerinin de yer aldıkları!- senatosundan da hesap sorulup sorulmayacağıdır! Günümüzde Kemalizmi tasfiyesloganıyla harekete geçen, ama asıl amaçları Atatürk dönemini bütünüyle karalamak olan bir aydın(!) kesiminin böyle bir hesap sormaya sıcak bakmayacağı kesindir. Hele aynı kesimin, dindar gençlikmodeli ile bir zamanlarki Köy Enstitülerinin yetiştirmeyi amaçladığıcumhuriyet insanı modelini bir tutmak gibi bir gaflete düştüğü göz önünde tutulursa!

\n

Mustafa Kemal, adı geçen her iki kurumu kendi mirasından pay ayırarak parasal açıdan bağımsız kılmakla ve özel hukuk statüsünde birer dernek olarak düzenlemekle, bu kurumları gelecekte her türlü siyasal dalgalanmanın dışında tutmayı amaçlamıştı. Bundan ötürü bugün, yani Dil Devriminin 80. yıldönümünde aynı zamanda bu devrimin kalesi olan Türk Dil Kurumunun kapatılışının 29. yıldönümünü düşünmek zorunda kalışımız, çok acı bir yazgıdır!

\n

Kurulduğu 1987 yılından bu yana bu yazgıya karşı koymaya çalışan Dil Derneğini bugüne kadarki bütün çabalarından ötürü Mustafa Kemalin Türk Dil Kurumunun eski bir üyesi olarak içtenlikle kutluyorum.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları