Ahmet Cemal
Ahmet Cemal cemal.cemdost@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e Yapışıp Kalmak…

04 Ağustos 2014 Pazartesi

Geçenlerde bir dostuma şöyle dedim: “Ben Cumhuriyet’te yirmi beş yıldır köşe yazarı olduğumu sanıyordum; ama birkaç gün önce elime eski bir yazım geçti. Galiba köşe yazarlığım otuz yılı da aşmış…”
“Doğru ya” diye yanıtladı dostum, “sen de bu gazeteye yapışıp kaldın!”
Yapışıp kalmak…
O günün gecesinde: “Ben hayatım boyunca daha nelere yapışıp kaldım acaba?” diye sordum kendime. Bu soruyu daha önce hiç sormamıştım. Ama yanıtlar peş peşe gelmeye başladı.
En eski yapışkanlığım galiba Mustafa Kemal ile başlamış. Lisedeki tarih öğretmenim rahmetli Rahşan Işılay ile. Kendisi, “iflah olmaz” bir Mustafa Kemal tiryakisiydi. Öğrencilerinin çoğunu da kendisi gibi yaptı.
Sonra, üniversite hocalığım ve öğrencilerim geldiler. Onlar da yapışıp kaldıklarımdı. Hâlâ da öyle. Hocalıkta elli yılı doldurdum, daha bıkamadım. Üniversiteden ayrı kaldığım sürelerde, evimde düzenlediğim atölyelerde kendi seçtiğim öğrencilerle devam ettim. Aralarından ressamlar, tiyatrocular, yazarlar ve çevirmenler yetişti. Evim dediysem, eskilerin deyişi ile, nohut oda bakla sofa bir çatı katı. Ama içine hep o kadar çok öğrenci sığdı ki! Ve daha geçenlerde, bir atölye daha kurdum. Hani ne derler: Alışmış, kudurmuştan beterdir! Fakat ne yapayım ki, birikimlerimi, bildiklerimi öğrencilerimle paylaşmak, benim için bir hastalıktan farksız. Bildiklerimin turşusunu kurmak ya da onları sırf etrafa caka satmak için kullanmak hiçbir zaman aklımdan geçmedi.
Ve evet, Cumhuriyet gazetesi de hayatta yapışıp kaldıklarımdan.
Gazeteye arada sırada bir şeyler yazardım. Bir gün, o zaman Kültür sayfasını yöneten Sevgili Handan Şenköken, “Daha sık yazsanıza Ahmet Bey!” dedi. Ben de -biraz baştan savma!- şöyle yanıtladım: “Çok isterim. Ama düzenli yazmakla yükümlü olmayınca, unutuyorum…”
Bilemezdim. Hemen o gün Handan Şenköken’in bu yanıtı Sevgili İlhan Selçuk’a yetiştireceğini, İlhan Selçuk’un da “O zaman söyle, her hafta Kültür sayfasına yazsın!” diyeceğini elbette bilemezdim! Daha aradan bir saat geçmeden Yazıişleri’nden bir telefon geldi: “Haftalık köşenizin adını ne koyalım Ahmet Cemal Bey?”
“Odak Noktası”nı nasıl o kadar çabuk buldum, hatırlamıyorum. Şimdi aradan otuz yıldan fazla bir zaman geçmiş ve ben gerçekten Cumhuriyet’e yapışıp kalmışım. Sırf yapıştım diye değil. Hep istediğim için.
Şimdi dönüp geriye baktığımda görüyorum ki, Cumhuriyet’ten başka bir gazetede yazabileceğim düşüncesinin aklımdan geçtiği tek bir an bile olmamış.
Şimdi, Kültür sayfasının “en eskisi”yim. Ama sadece o kadar da değil. Sanırım gazetenin “en eski dışarıdan düzenli yazanı”yım, çünkü kadrolu değilim; fakat şimdiye kadar aklımdan ne kadrolu olmak ne de öyle olursam basın kartı alabileceğim düşüncesi geçti.
Yalnızca bu gazetede “yazabilmek”, benim için hep yeterli oldu. Çünkü beni, okurlarım yazar yaptı. Bir defasında, artık yazmayı bırakmayı düşündüğümde, okurlarım tarafından ve hem de “fena halde” azarlandım. 6-7 yıl önce, geçirdiğim bir ameliyat yüzünden bir hafta yazamamıştım. Tekrar yazmaya başladığımda, santraldaki görevli şöyle dedi: “Ne kadar çok okurunuz varmış Ahmet Bey! Sağlık durumunuzu soranlar ve yattığınız hastaneyi öğrenmek isteyenler yüzünden bazen telefonlarımız kilitlendi!”
Galiba bu yüzden Cumhuriyet’e, hem de “dışarıdan” yapışıp kaldım!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları