Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bir eşcinsel sosyal medyada ev ararsa...

16 Ekim 2018 Salı

Sosyal medya, garip bir dünya. İnsanların gerçek kimliklerini kullandığı günlük yaşantıda ilişkilerin yüzeyselliğinden ve insanların çıkarcılığından yakınıyorsanız, sosyal medyaya hiç bulaşmayın diyebilirim.
Çünkü orası, gerçek kimliğini gizleyen kullanıcılarla dolu. Tanınmamanın verdiği sahte bir “cesaretle” önüne gelene küfreden, hakaret eden ve bunu bir tür “eğlence” haline getiren insanlar var. Birileri adına bu işi parayla yapanlar da var. Sonuçta sosyal medyada ilişkiler çıkar odaklı ve insanlar daha hoyrat.
Fakat öyle bir çağda yaşıyoruz ki, medyanın büyük ölçüde dijitalleştiği, bilginin çok büyük bir hızla zaman ve mekân farkını aşarak anında iletilebildiği bir ortam sosyal medya... İsteseniz de sürekli uzak kalmanız çok zor. İnsanlar başkalarıyla iletişim kurmak, yaptığı işi duyurmak, ürettiklerini paylaşmak, bilgi almak ve hak mücadelesini sürdürmek gibi farklı amaçlarla çeşitli platformları kullanıyor.

Twitter faşizmi
Bu platformların en yaygın olanlarından biri de Twitter. Geçenlerde bir eşcinsel vegan, ev arkadaşı olarak yerleşebileceği bir yer bulmak için orada duyuru yaptı. Şöyle yazmış: “Evine ev arkadaşı arayan birileri var mı? Ailemle sorunlarım var. Evden ayrılmam gerekiyor. Bir köpek arkadaşım var. Veganım. LGBTİ + fobik olmayan, cinsiyetçi ve türcü olmayan, hayvan seven, vejetaryen veya vegan yanına taşınabileceğim bir ev arkadaşı arıyorum.”
Bu duyuruya verilen yanıtlardaki küfürleri buraya yazmam olanaklı değil ama bazı yorumları fikir versin diye alıntılıyorum.
“Canım sen Amerikan dizilerinde duyduğun her şey olmuşsun ama ailenden önce kendinle de biraz sorunun olabilir mi acaba?”
“Arkadaşına köpek diyorsun, seninle eve çıkılmaz.”
“Ailen bana gelsin, boş odam var, kira da almam. Sen mümkünse böyle toplumdan uzak, izole yaşa olmaz mı?”
“Piyano çalabilen Meksikalı cüce arıyorsun sen resmen.”
“Böyle çocuğum olsa ben de evlatlıktan reddederim.”
Kendisinden farklı olanı ezmeye çalışan, horlayıp dışlayan bir sürü faşist yazıp durmuş, alçaldıkça alçalmış. Yazımın başında dediğim gibi, gizli kimlikler, saldırıların şiddetini artırıyor ama aslında dijital dünya da gerçek dünyanın bir parçası ve onun bir aynası.
Bu olay, bana, eşcinsellerin ve azınlıkların toplumda maruz kaldığı ayrımcılığı düşündürdü. Sosyal çevrelerinde reddedilen, aile ve arkadaşları tarafından kötü muamele gören bu insanların en basit hakları bile ihlal ediliyor.
Türkiye’de günlük siyaset ve ekonomi, toplumu öylesine abluka altına almış durumda ki, bu kesimlerin yaşadığı sıkıntılar, ancak onlarla ilgili bir felaket olduğunda gündeme geliyor. Oysa toplumun keskin bir şekilde kutuplaştığı bizimki gibi toplumlarda azınlıklar her gün baskı altında.

Ayrımcılık suçtur!
Demokrasi kültürünün yerleşmediği toplumlarda çoğunluktan farklı olanlar, hayatın hemen her alanında sürekli ayrımcılığa uğruyor. Bir insanın niteliklerini açıkça ortaya koyup kendisine uygun ev araması bile rahatsız ediyor insanları.
Eşcinsellere yönelik ayrımcılık, nefret söylemidir ve geniş kapsamlı bir mücadeleyi gerektirir. Homofobik insanların bundan kurtulması için bireysel psikolojik tedaviler önerilse de, cinsiyetçilik konusunda olduğu gibi homofobi ile mücadele de toplumsal ve politiktir.
Çünkü bir devlet, eğer hukuk devleti ise, bize ırk, din, dil, etnik köken, cinsiyet, cinsel tercih vb. gibi herhangi bir ayrım gözetmeksizin sadece insan olduğumuz için insanca yaşama ve diğer insanlarla eşit hak ve özgürlüklere sahip olma hakkını tanır.
Bunların tanınmadığı yerde, ister dijital isterse gerçek dünya olsun, farklılıklar kazanç olarak değil, tehdit olarak görülür ve faşizm hortlar!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları