Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Nâzım… C.A. Kansu... T. Uyar… Erdal Öz … Sait Faik … Faşizm

17 Mayıs 2020 Pazar

Başlığa bakıp şöyle düşünebilirsiniz: İnsaf! Bu beş değerli yazar ve faşizmi bir arada ele alıp şu minicik köşeye nasıl sığdırabilirsin! Sabredin hele:

Bugün günlerden mayıs! Bahar günü, doğanın uyandığı gün… Gençlik ve aşk günü… Mayıs, Devrim Günü… Bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımı sayılan “19 Mayıs”ı; emek ve dayanışmanın simgesi 1 Mayıs’ı içeriyor… Ama aynı zamanda faşizmin adımlarından olan hem kanlı 1 Mayıs’ı, hem de vatan için mücadele veren 3 gencin dar-ağacına yollandıkları 6 Mayıs’ı içeriyor…

Nâzım Hikmet, Ceyhun Atuf Kansu, Turgut Uyar, Erdal Öz … Dördü de âşıktı. Sevdikleri kadınlara, devrime, gelecek güzel günlere sevdalıydı. Her yaşta gençtiler… Devrimciydiler.

Bağımsızlık Gülü

PEN Türkiye Yazarlar Derneği olarak, mayıs ayı için Nâzım Hikmet’in “Kuvayi Milliye Destanı” ve Erdal Öz’ün “Gülünün Solduğu Akşam” kitaplarını seçtik. Gerekçesini şairlerin en şairi Haydar Ergülen yazdı. O kadar güzel, günümüze öylesine uygun yazdı ki, hepiniz okuyasınız istedim.

İşte “Sen bizim gönlümüzde açmadan solan Bağımsızlık Gülü’ydün!” başlıklı gerekçemiz:

Yerden alıp o gülü/ Hangi gülü” diye soruyordu halkın doktoru, sözcüklere şefkat aşılayan ve şiirleriyle merhamet saçan, adı, kendisi, şiiri, fikri, hepsi birbirinden güzel Ceyhun Atuf Kansu.

Şiirin sonunda da yanıtlıyordu: “Mustafa Kemal’in bahçesine/ Bir ulusun suladığı beslediği/ Yediveren bağımsızlık gülü”.

O “Bağımsızlık Gülü”, 19 Mayıs 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşı’yla açtı. Nâzım Hikmet “Bağımsızlık gülü”nün açtığı akşamın destanını yazdı, Kuvayi Milliye Destanı (Yazılış 1941, ilk yayımlanış Kurtuluş Savaşı Destanı adıyla, 1965, Yön).

Cumhuriyet bahçesini tarumar etmeye, gülleri kanatmaya, karanfilleri karartmaya çok erken başladılar, fırsatçısı, fesatçısı, hayını, gericisi, yobazı, ırkçısı, elbirliğiyle, işbirliğiyle…

53 yıl sonra, 1972’de halkın evlatlarından Üç Fidan, Deniz, Yusuf ve Hüseyin, üstüne üstüne yürüyemediğimiz, yüzüne yüzüne tüküremediğimiz cellatlar tarafından asıldı.

Turgut Uyar, “Herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!” dedi.

Erdal Öz, Üç Fidan’ın mapustan da yoldaşıydı, onları Gülünün Solduğu Akşam’a yazdı. 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece de, “Bağımsızlık Gülü’nün solduğu akşam” oldu.

PEN Türkiye, Bağımsızlık Gülü’nün açtığı, Nâzım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı ile, Bağımsızlık Gülü’nün solduğu, Erdal Öz’ün Gülünün Solduğu Akşam’ı, Mayıs kitapları olarak seçmekten, hem sevinç hem keder duyuyor!..

Gördüğünüz gibi C.A.Kansu’yla başlayan Turgut Uyar’la biten gerekçemiz böyle… Gelelim Sait Faik’e…

Faşizm tırmanırken

Yalnız Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde bu pandemiyle birlikte faşizm tırmanıyor. Ekonomi çöktükçe, liderlerin korkusu artıyor, korku arttıkça iktidarda kalabilmek için baskı, denetim, gözdağı, korkutma artıyor. Sonuç: ilk harcanan “İnsan”, insan yaşamı. Dün de bugün de böyle. Dün düşman Yahudiydi, komünistti, kimi yerde eğitimliler, sonra esmerler, orada Müslümanlar, burada Hindular… Şimdi ABD yaşlıları, emeklileri; AB göçmenleri gözden çıkardı…   

3 gün önceki Sait Faik yazımı okuyan sevgili bir okurum, “Kriz öyküsünün tam da yaşadığımız faşizme karşı bir manifesto olduğunu niye söylemedin ki!” diye beni eleştirdi… Cumhuriyet okuru anlamıştır, söylemeye gerek yok dediysem de içim rahat etmedi…

Okurum haklıydı: Kadının biri televizyonda “ölüm listesi” yaptığını açıklayabiliyor, RTÜK buna “büyütülecek mesele değil” diyorsa… Öteki, “Ben Karadenizliyim darbe olursa önce sizleri öldürürüm” diyorsa… Halkın oylarıyla seçilenin yerine her an kayyım atanabiliyorsa… Medya ve yargı üzerine amansız bir baskı sürdürülüyorsa… Silivri Cezaevi’nde Barış Pehlivan’ın sırtına yumruk atılıyorsa… Canan Kaftancıoğlu, Berna Laçin, Nevşin Mengü’yü tehdit ve taciz etmek serbestse…

Bin kez vurgulamak gerek: Sait Faik’in Kriz öyküsü, faşizme karşı bir manifestodur! Ve yangında “La Jacond” değil “Çocuk” kurtarılmalıdır. O ya da bu nedenle değil. Sırf insan olduğu için! Hiç ama hiçbir insan -muhalif bile olsa- gözden çıkarılmamalıdır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın tiyatro 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları