Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İnanç özgürlüğü ve laiklik
Dürbüne tersinden bakmayalım! “Laiklik ve inanç özgürlüğü!” diye başlayan okkalı bir cümle kurabilirsiniz isterseniz. Sonra da oturup kırk gün kırk gece içeriğini tartışabilirsiniz. İsterseniz 1001 gece ve gündüz.
Haydi gayret! Şöyle cümleler de kurun bakalım: “Hırıstiyanlık ve inanç özgürlüğü”, “İslam ve inanç özgürlüğü”, “Budizm ve inanç özgürlüğü.”
Cümleleri ne güzel de kurdunuz, kurduk, kurdular, kurmuşlar! Ama devletin bir resmi dini (Hıristiyan, İslam, Budist vb.) olduğunu düşünün bir bakalım. Şimdi bu cümleleri iç rahatlığıyla kurabilir misiniz? Kuramazsınız, bir parça aklınız varsa kuramazsınız! Ama laik bir devlette, laiklik ile din ve inanç özgürlüğünün birlikte, iç içe olduğunu, birbirinden ayrılmadığını düşünüyorsunuz. Demek ki keramet bir başka şeyde değil, laiklikte.
Ama siz “Öyledir, din ve inanç özgürlüğünde keramet laikliktedir. Ama Türkiye’deki laiklik militan laiklik, eski Yargıtay başkanlarından Sami Selçuk’un deyişiyle ‘laikçilik’. Din ve inanç özgürlüğü tanımıyor. Liseli ve üniversiteli kızlarımız başlarını ‘türban’layamıyorlar.” Siz “bu kafa” ile elbette haklısınız, haklı olacaksınız!
İzninizle, 14 Temmuz 2002 tarihli “Büyük Fransız Devrimi sona ermedi” başlıklı yazımdan bir alıntı yapacağım: “Örneğin bizim dincilerin yaptığı gibi Cumhuriyetin ‘laiklik’ ilkesini yok sayıp ‘din özgürlüğü hakkı’nı kullanamazsınız. Cumhuriyetin laiklik ilkesini reddettiğiniz andan itibaren din özgürlüğü hakkınızı da yitirirsiniz.”
Cümlem anlaşılmaz mı, çelişkili mi? İkisi de değil! Anlamı o kadar açık ki bu açıklık baş döndürüyor.
Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı düşünelim. Şöyle konuşuyor ve yazıyor: “Ben anayasanın laiklik ilkesine karşıyım, bir Müslüman olarak İslamın anayasası olan şeriat düzeninde yaşamak istiyorum.”
Bu cümle kuşkusuz “düşünceyi açıklama özgürlüğü”nün koruma alanına giriyor. Peki, bir soru: Şeriat düzeni ile yönetilen bir ülkenin vatandaşı, “Ben şeriat düzeninde değil laik düzende yaşamak istiyorum” demek özgürlüğüne sahip olabilir mi?
Somut yaşama baktığımız zaman, laik düzenin kendine karşıt bireyin güvenliğini garanti ettiği, oysa şeriat düzeninin böyle bir garantiyi reddettiği görülüyor. Bu nedenle, laik bir devletin, bu ilkeyi kabul etmeyenlerin inanç özgürlüğünü koruma altına alması bir zorunluluk. Laik düzeni yıktığınız zaman din özgürlüğüne gereksinimiz kalmaz çünkü kendi dinsel diktatörlüğünüzü kurarsınız. Kuşkusuz, laik düzen de bunu gerçekleştirmenize izin vermeyecektir.
Dinci partilerin ve sapkın anti Kemalistlerin ilkin bu gerçeği görmeleri gerekiyor.
Anayasaya saygılı bir politikacının (İsmail Cem gibi) “inançlara saygılı bir laiklik”ten yana bir parti olacaklarını açıklaması bence gereksiz, hatta zararlı. Çünkü anayasanın ikinci maddesinde yer alan “laiklik” ilkesi bütün bireylerin ve kuruluşların bütün inançlara karşı saygılı olmasını gerektirir. Öte yandan dilbilim, her hüküm cümlesinin ifade ettiği hükmün tersini de içerdiğini söyler. “Türkiye’de inançlara saygılı olmayan parti(ler) var mı, siyasetçi var mı?” sorusunun sorulmasını da zorunlu kılar.
İsmail Cem, “Benim türbanla sorunum yok” demiş. İsmail Cem’in türbanla bir sorunu olmayabilir ama Cumhuriyetin türbanla köklü bir sorunu var. İsmail Cem gibi deneyimli bir politikacının bu gerçeği bilmesi gerekir. Gerekmez mi?
Söylendiğine göre Deniz Baykal ve Murat Karayalçın da İsmail Cem benzeri cümleler kurmuşlar. Demek ki onlar da Cumhuriyete karşı kusurlu davranmışlar! Hiç kimse özel laiklik yorumları yapıp kendi yorumunu oy pazarına pey (yem) olarak süremez. Sürmemeli!
Kapatılan Refah Partisi’yle ilgili olarak AİHM’nin eylül ayında açıklanacak kararı “Demokraside şeriat olmaz!” diyormuş. Politikacılar hiza ve istikametlerine oy sandığından değil de AİHM gibi “laiklik” nirengi noktasından bakmayı ilke edindikleri zaman devletin türbanla sorunu kalmayacak. (Hürriyet Pazar, “Laiklik ve inanç özgürlüğü”, 4 Ağustos 2002)
***
22 yıl önce yayımlanmış bir yazı okudunuz. Şu günler, 2000- 2002 yılları arasında yazdığım yazıları içeren, Gendaş Kültür Yayınevi’nin yayımladığı “Tersi Yüzü” (2003) ve “Pazar Yazıları” (2002) adlı kitaplarımı, esinlenmek için bir başkasının kitabı gibi okuyorum. Bazen bu kitaplardan aktarma yapacağım ama bulabilirseniz edinmenizi tavsiye ederim.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu