Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yenen emperyalizm, ganimet Suriye

15 Aralık 2024 Pazar

Siyah altın ya da İran’ın belası anlamına gelen “telayi siyah ya da belayi İran”*, 1950’li yıllarda İran petrollerinin İngiliz sömürüsüne karşı Farsça yayımlanmış ilk protesto kitaplarından biridir.

Kitapta yalnızca İran değil, tüm Ortadoğu’nun “siyah altın” petrol yüzünden nasıl bir dehşete gömüleceği, zaman içinde adım adım doğrulanan bir öngörüyle anlatılır.

Petrol, emperyalistler için bir nimet, kaynak ülkeler içinse baskı, terör, despot rejimler demektir.

Afrika’dan sonra Ortadoğu’ya çöken ABD, İngiltere, AB ortaklığının oluşturduğu emperyalist çetenin bölgeye sızma, yerleşme, sömürme parolası, “yerel işbirlikçilik”tir. Kan denizinde boğulan insanlar, siyah altında yüzenleri ilgilendirmez.

Emperyalizm, Ortadoğu’ya sağlam temel atmıştır. Burada mavi kanlı krallıklar, imparatorluklar kurmuş uluslar yoktur. Gericiliğin koynunda, yobazlığın kara sütüyle beslenen kabileler, tarikatlar, şeyhlikler gibi feodal kalıntılar vardır. Emperyalistlerin bölgedeki işbirlikçileri, bu kalıntılardır.

AVA GİDERKEN AVLANAN DESPOTLAR

İsrail, emperyalist çetenin Ortadoğu’daki birincil üssüdür. İşbirliği yapmayanın yerle bir edildiği düzende, diğer kabile devletçikler de ara üsler.

Bölgede, sınırları İngiliz ve Fransız ortak yapımı Sykes&Picot cetveli tarafından çizilmiş kabile devletçiklerinin hepsinin kral, prens, şeyh, cumhurbaşkanı vb. sıfatıyla babadan oğula devir ya da seçilmiş despot oluşları, elbette raslantı değildir. Sömürgenler, tek kuklayı oynatmayı daha kolay buldukları için tek adam rejimlerini yeğler.

Ancak tek adamların bile bazen sömürü düzenine baş kaldırdığı, tutunabilmek için de başka partner aradıkları olur.

Dikkat ederseniz, emperyalist çetenin İslam dünyasında bugüne değin yıktığı, kaçabilenleri pasifize edip kaçamayanları öldürttüğü tüm despotlar, az ya da çok Rusya’ya yanaşarak karşısına çıkmış olanlardır: Irak’ta Saddam, Libya’da Kaddafi, Mısır’da Sadat ve Mübarek, Tunus’ta Bin Ali, Yemen’de Abdullah Salih, Suriye’de Esad.

Hatta belki, helikopter kazasına kurban giden İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi de bu listeye eklemek gerekir.

RUSYA’NIN İHANETİ

Emperyalist çetenin dört koldan saldırılarına 2011’den beri Rusya ve İran’dan aldığı destekle karşı koyan Beşşar Esad, Kuzey’de kaybettiği topraklara rağmen geçen haftaya kadar savaşı kazanmış görünüyordu. Sarayı yağmalanmadan önce Rusya’ya kaçabildi.

Suriye birkaç günde işgal edildi ve parçalandı. Esad rejiminin sonunu getiren şahmerdan darbesi; İsrail’in yayılmacılığına evet mi, hayır mı diyeceği belirsiz Trump iktidara gelmeden önce, Yahudi devletinin Kuzey’deki güvenliğini pekiştirmek için alelacele vuruldu.

Peki bu operasyon, Rusya’ya rağmen nasıl mümkün oldu?

Rusya’nın Lazkiye’de Himeymim hava üssü, Tartus’ta deniz üssü ve 4 bin kişilik hazır kuvveti, sürü sepet savaş gemisi, uçağı var. Nasıl oldu da hem Rusya hem İran Suriye’nin işgaline seyirci kaldılar; Putin’in sesi çıkmadı, Esad ve ailesini kurtarmakla yetindi?

SURİYE’Yİ VERDİ, UKRAYNA’YI ALACAK

Suriye’nin ses hızındaki sonuna ilişkin soru bu, yanıtı yok ancak tahmin edebilirim:

Trump’ın İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Fransa’nın cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen başta, Avrupa’daki Putin “dostu” milliyetçi liderlerle gayet iyi geçindiği biliniyor. Ukrayna’ya Amerikan desteğini çekeceği de bir sır değil.

Trump’ın başkanlığına hazırlanan “küreselci” emperyalist çete, Rusya’ya “Suriye’nin parçalanmasına ses çıkarma, Ukrayna senin olsun” dediler. Putin de kabul etti.

Rusya karışmayınca İran da seyirci kaldı.

Ve Beşşar Esad, Suriye’yi Ukrayna için satan hain dostu Rusya’ya sığınmak zorunda kaldı. Çünkü başka seçeneği yoktu.

Genelinde politikada, özelinde jeopolitikada dostluk yoktur. Ya el sıkışmalı, gülüşmeli rekabet vardır ya da saldırgan düşmanlık.

Yurtdışında emperyalist çeteyle aşık atmaya kalkıp onun kuklalarının kimi, ne zaman vuracağı belli olmayan zaferlerine sevinen her muktedirin, Beşşar’ın sonu üzerinde uzun uzun düşünmesi gerekir.

* Ervand Abrahamian, CIA ve Modern ABD-İran İlişkilerinin Kökleri, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2023.

KARAYA VURANLAR

Sessizce gelir

yalnızlığın kurşunları.

Hatıraların idam mangası

olur.

Dikilir karşına.

Ağır mahkumlar gibi

infaz edilirsin.

Yüreğin açıklara akar.

Kimsesiz gemiler geçer

sokaklardan.

Ne kadar kötü gökyüzü

varsa

balkonlarda bekler.

Başlarken yeni yılın ilk sabahı.

Karaya vurdun artık.

ayrılıklar acılar

Denizlerin sonsuz

sevdalarını

yoksul teknelerin

yoksul kaptanları yaşar.

A. Kadri Ergin



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları