Zeynep Oral
Zeynep Oral zeynep@zeyneporal.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Leyla Gencer’den Mert Süngü’ye... Bir yolculuk...

28 Kasım 2024 Perşembe

Kasım ayının başlarındaydı. Bunu mutlak okurlarla paylaşmalıyım dediğim bir haber aldım. Ancak her gün üzerimize gelen yasaklar, baskılar, şiddet olayları arasında daha önce fırsat bulamadım. Şimdi sıra bu keyifli habere geldi. Takılın peşime, tarihte, coğrafyada ve de müzik dünyasında bir yolculuğa çıkıyoruz. 

Tarih: 1815. Ünlü İtalyan besteci Gioachino Rossini ilk ciddi operası Elizabetta Regina d’Inghilterra” (İngiltere Kraliçesi Elizabeth) eserini besteler. Önce sevgilisi, sonra karısı olacak dönemin en büyük şancılarından biri, efsanevi Isabella Cobran için bestelemiştir operayı. Büyük başarı kazanır. Gelin görün ki Isabella Cobran’dan sonra eserin teknik güçlüklerinin üstesinden gelebilecek sanatçılara pek kolay rastlanmadığından bu opera da unutulmaya bırakılır. 100 yılı aşkın bir süre sonra...

Leyla Gencer  Kraliçe Elizabeth rolünde

Coğrafya: Sicilya’nın Palermo kenti. Burada bulunan görkemli Teatro Massimo yönetimi, 1970’te yeni opera mevsimini, bu unutulmuş eserle açmaya karar verir. Kim oynayabilir İsabella Cobran’ın rolünü diye araştırırlar ve sonunda bulurlar: Türk soprano Leyla Gencer

PALERMO MUCİZESİ

Leyla Gencer, Kraliçe Elizabeth rolüyle parlar. Tüm eleştirmenler övgüler yarıştırır. Tüm gazeteler “Palermo Mucizesi” diye başlık atar. (Bakınız: Leyla Gencer: Tutkunun Romanı/Cumhuriyet Kitapları) Öyle başarılı olur ki bir yıl sonra, şef değişse de Leyla Gencer yine aynı rolle Palermo’dadır. Bir yıl sonra da Edinburgh Opera Festivali’nde. Bütün bunlar 1970-73 arasındadır. Sonra aradan 50 yıl geçer. 

2024: Yaz aylarında, sevdiğim bir tenordan, Mert Süngü’den bir ileti aldım. “Harika bir döngü” diye nitelediği bir haber veriyordu: “Palermo Teatro Massimo’daki Gencer’in ikonik Elisabetta Regina d’Inghilterra’sını bilirsiniz. Aynı tiyatroda yıllar sonra, yarım asır sonra erkek başrol bana nasip oldu” diyerek sevinçli haberi paylaşıyordu. 

Mert Süngü’yü, rastlantı sonucu Fransa/Toulouse’da “Lükres Borgia”da başrolde izlemiş ve hayran olmuştum. Mesleğini hem yurtdışında hem de burada sürdüren bir sanatçı. Roma Operası, Viyana Volksoper, Berlin Deutsche Oper, Moskova Bolşoy tiyatrosu, Beijing, Monreal, Paris... Liste uzun. Onu İstanbul Devlet Operası’nın bu yılki “2. Mehmet” ( Fatih Sultan Mehmet) operasında izlemiş olabilirsiniz. Geçen yıl, konser mevsimi, Teatro Massimo’da onun konseriyle açılmış, hemen ardından da Bellini, “I Montecchi e i Capuleti” operasında Tebaldo rolünü almıştı. Ardından Leyla Gencer’in Palermo’da üne kavuşturduğu bu operada oynamak istediğini söylemiş ve dileği kabul edilmişti. 

Mektubu şöyle bitiyordu: “Rolü istedim verdiler. Gencer’in tarihi Elisabetta ‘manifesto’/posteri girişte fuayede soldadır. Kontratı imzalayınca sevgi ve saygımın ifadesi olarak postere gidip selam verdim.”

İYİ Kİ SANAT VAR 

“İngiltere Kraliçesi” ekim sonu ve kasım başında Palermo’da temsil edildi. Her temsilden önce Mert Süngü seyirciye Leyla Gencer hakkında konuşma yaptı. Her temsilden sonra Leyla Gencer’in posterine göz kırptı. Program dergisinde fotoğraflarının peş peşe yayımlanması onu gururlandırdı, çok mutlu etti. Şef Antonino Fogliani, rejisör Davide Livermore idi. Elizabetta rolünü Japon mezzo soprano Aya Wakizono üstlenmişti. Prodüksiyon olumlu eleştiriler aldı.

Mert Süngü ve Elisabetta rolünde Japon mezzo soprano Aya Wakizono

Bu eleştirilerden kimi örnekleri okuduğumda kendisi Çin’de Pekin’de Johann Strauss’un “Yarasa” operasının provalarındaydı. 2025’te ise Floransa Maggio Musicale Festivali’nde “Norma” da Pollione rolünde, Şili/Santiago’da “La Traviata” da Alfredo rolünde sahnede olacak. Sonra Tokyo’da resital. Liste böyle uzayıp gidiyor. Türkiye’de kasım ve aralıkta Mert Süngü’yü IDOB ile hem “2. Mehmet” hem de “La Traviata”da izleme fırsatımız yeniden olacak.

Dünden bugüne böyle yolculukların; hele elden ele geçen bayrağın, bir kuşaktan ötekine devredilen başarıların tadına hiç doyulmaz. Diyeceğim o ki yaşamımızda iyi ki ne mutlu ki sanat var, müzik var, opera var ve kuşaktan kuşağa aktarılan yeteneklerimiz, değerlerimiz var. Yoksa bu hayat çekilmez! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları