Utku Çakırözer
Utku Çakırözer ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tahliyedeki Buruk Tesadüf

11 Aralık 2013 Çarşamba

Pazartesi sabahı 08.30’da ‘haftalık kantin talebini’ sorduklarında Mustafa Balbay, elindeki Anayasa Mahkemesi kararına bakarak “Artık ihtiyacım yok!” demeyi çok istedi.
Gazeteciyken tutuklanmasından beş yıl, cezaevinde yüz binlerin oylarıyla milletvekili seçilmesinin üzerinden ise iki buçuk yıl geçtikten sonra Anayasa Mahkemesi ‘seçilme hakkının ihlal edildiğine’ hükmetmişti. Herkes ‘banko çıkar’ görüşündeydi.
Ama, beş yıl içinde kendi hesabıyla tam altı kez ‘ha çıktı ha çıkacak’ hissini yaşamış ve her seferinde özgürlük hevesi kursağında kalmıştı. İlk tutuklandığında mahkeme heyetinde tutukluluğu hakkındaki görüş ayrılığının lehine sonuçlanacağını ummuş, ama serbest kalması yönünde oy kullanan mahkeme başkanı görevinden alınmıştı. Milletvekili seçilince bırakılacağından eminken hayal kırıklığına uğramıştı. Meclis’teki üç parti bir araya gelerek tutuklu vekiller için ortak kanun teklifi hazırlamışlar, iktidar partisi AKP son anda yan çizmişti. Üçüncü yargı paketi, dördüncü yargı paketi ve Anayasa Mahkemesi’nin uzun tutukluluğu sınırlayan ihlal kararında hep umutlanmış ama eli boş dönmüştü.
Tüm bunlar bir film şeridi gibi gözünün önünden geçti ve infaz memurlarına bir hafta boyunca ‘Gazete ve bir paket yoğurt!’ siparişi verdi.
Takvimde bir sonraki günün yaprağında 10 Aralık, altında da küçük koyu harflerle Dünya İnsan Hakları Günü yazıyordu...

***

Balbay buruk bir tesadüf eseri özgürlüğünün ilk sabahına İnsan Hakları Günü’nde uyandı.
Gözaltı dahil yargılama aşamasından, milletvekili olmasına karşın içeride tutulmasına kadar geçirdiği tüm ‘mahpusluk’ süreci, aslında bire bir Türkiye’nin bozuk insan hakları karnesi. Ve ne yazık ki, dün gazetemizde yaptığı konuşmada da vurguladığı gibi, kendisi çıkmış olsa dahi Türkiye, bu yılki 10 Aralık’ı da yine ağır insan hakları sorunlarıyla geçirdi.
Hâlâ cezaevlerinde milletvekilleri tutuklu.
Hâlâ gazeteciler tutuklanıyor, yazdıkları ve söyledikleri için hüküm yiyor. Yargılanmasalar dahi işlerinden oluyor.
Öğrenciler, avukatlar, askerler haksız yere tutuklandıklarını, mahkûm olduklarını anlatamadan hapislerde çürümekte...
Darbe dönemlerini aratmayan uzun tutukluluk süreleri hâlâ sorun.
Hâlâ yargısız infazlar yapılıyor.
Cezaevlerinde, gözaltında insanlar hâlâ ölüyor, işkence görüyor.
Demokratik haklarını kullanarak gösteri yapmak isteyenler hâlâ coplanıyor, gazlanıyor, TOMA’lanıyor.
Vicdani ret hakkını kullananlar yargılanıyor
Kadınlar ailede ve toplumsal hayatta gördükleri şiddetten kurtulmuş değil.
Gözaltındaki çocuklara hâlâ tecavüz ediliyor, şiddet uygulanıyor.
Cezaevlerinde sağlık hakkı, haberleşme hakkı hâlâ ihlal ediliyor.
Türkiye’ye sığınan yüzlerce sığınmacı yaşamını yitiriyor ya da horlanıyor.
Gazeteler baskına uğruyor, yasaklanıyor, internet siteleri engelleniyor.
Düşünce özgürlüğüne karşı dava açılıyor, hak savunucuları yargılanıyor.
Sendikalı çalışanlar baskıya uğruyor, sürgüne gönderiliyor.

***

Bir İnsan Hakları Günü cezaevinden “Bu haksızlıklara karşı yaşamımın sonuna kadar mücadele edeceğim” diyerek çıkan Balbay, tek başına bu tabloyu düzeltebilir mi?
Sadece onun mücadelesi yeter mi? Yetmez.
Bu yolda herkesin bin kat daha fazla enerjisine ihtiyaç var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları