\n

AKP yeni anayasanın yargı bölümüne ilişkin önerilerini önceki gün Meclis Başkanlığı’na iletti. Yargıtay ve Danıştay’ı bir mahkemede birleştiren, anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi’nce denetimini kaldıran bu önerileri Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile değerlendirdik. \n

AKP’nin Yargıtay ve Danıştay’ı birleştirerek “Yargı birliği” oluşturuyor görüntüsü vermek istediğini belirten Kanadoğlu, “Yargı organlarının güçlü, etkili ve bağımsız bir yargı organı olarak birleşmesi bizlerin öteden beri istediği bir şeydir. Ama burada yargı birliği gibi gösterilen şeyin aslı erkler birliğidir. Yani tüm anayasal güçler yasaması, yürütmesi ve yargısı bir elde toplanmaktadır. O el de yeni kurulacak sistemle gelecek ‘Başkan’dır” dedi. \n

Başbakan Erdoğan’ın istediği modelin ABD ve Batı’da uygulanan başkanlık sistemlerinden farklı olduğunun altını çizen Kanadoğlu, “Eğer ille de istenirse örnek alınabilecek gerçek başkanlık sistemi ABD’de var. Ama orada sistemin demokrasiden otoriterliğe geçmesini önleyen, katı biçimde uygulanan kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Bizdeki iktidarın istediği ise ‘başkanlık’ değil, ‘başkancı’ sistemdir. Yani anayasal erkler ne diyorsa değil, başkan ne diyorsa onun olacağı sistemdir istenen” değerlendirmesinde bulundu. \n

AKP’nin daha önce açıkladığı başkanlık sistemi önerisinde başkana, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesinin istendiğini anımsatan Kanadoğlu, “Hem bu yetkiyi başkana verip hem de Anayasa Mahkemesi’nin usulden ve esastan denetim yetkisini elinden alacak olursanız, ana muhalefet partisinin yapılan yasal-anayasal düzenlemeler aleyhinde Anayasa Mahkemesi’nde dava açma yetkisini ortadan kaldırırsanız bu rejimin adı demokrasi olmaz” uyarısında bulundu.

Haberal’a cezaevinde gelen başkanlık

Öğrencilerle iç ve dış politika üzerine sohbet için gittiğimiz Başkent Üniversitesi’nde, Rektör Prof. Dr. Kenan Araz, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdülkadir Varoğlu ve diğer yöneticilerinden, üniversitenin yeni hamleleriyle ilgili sevindirici haberler aldık. \n

- 1993 yılında yola çıkıldığında “çöplük” olan 3 bin dönümlük arazi üzerinde bugün 11 fakülte, 1 konservatuvar, 2’si araştırma olmak üzere 7 enstitü, 6 meslek yüksekokulu bulunuyor. Şimdi bunlara ek olarak yeni kütüphane, kültür ve kongre merkezi ve eğitim bilimleri fakültesi binaları yükselmekte. 10 bin öğrencinin eğitim gördüğü üniversitede 7 bin 500 personele de istihdam sağlanıyor. Yerleşke içine dikilen üç buçuk milyon çam ağacı da büyümüş. Üniversitenin Ankara, Adana, Konya, İzmir, İstanbul ve Alanya’da yaygın sağlık hizmeti veren hastaneleri var. \n

- Devletten son yıllarda bir kuruş dahi destek almadıkları gibi, her yıl en fazla sosyal güvenlik primi ödeyen kurumlar arasında ilk 10’da yer almayı başarıyorlar. Tüm polis ve asker şehitlerin çocuklarına da tam eğitim bursu ile okuma imkânı sağlanıyor. \n

- Üniversitenin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal 17 Nisan’da, Silivri’deki tutukluluğunun dördüncü yılını dolduracak. Bu sürenin son iki yılında Zonguldak milletvekili sıfatıyla tutuklu. İnanması zor ama Haberal’ın cezaevindeyken kırdığı dünya rekorları var! Organ nakli alanında bugüne kadar yaptığı bilimsel yayın sayısıyla “dünya ikincisi” olduğu ilan edildi. Dünya Transplantasyon Derneği’nin önümüzdeki aylarda yapılacak genel kurulunda da Amerikalı meslektaşları tarafından “başkanlığa” aday gösterildi. \n

- Haberal da sanki içeride olan kendisi değilmiş gibi organ nakli alanıyla ilgisini sürdürüyor. Bu yıl 6 Aralık’ta kendisini yetiştiren hocaların hocası Thomas Starzl adına uluslararası bir kongre düzenletiyor Ankara’da. \n

- Başkent Üniversitesi’ne ilgisi de hiç eksilmiyor. Kendisini Silivri’de her ay ziyaret eden Rektör Araz buluşmalarını şöyle anlatıyor:\n

“Her görüşmemize elinde dosyalarla geliyor. Kayıtları, yüksek lisans başvurularını, üniversitenin toplam yayın sayısını, devam eden inşaatları, hastanenin durumunu, yapılan transplantasyon sayılarını teker teker soruyor. Her ziyaret aynı talimatla sona eriyor: ‘Çalışacağız, çok çalışacağız ve bu ülkeye eserler üretmeye devam edeceğiz!’ ”