Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Erdoğan'ın Sürprizi 'Arap Gücü' Olabilir
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu sabah Beyaz Saray’da ABD Başkanı Barack Obama ile yapacağı kritik görüşme öncesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yürüttüğü sessiz diplomasi pek dikkat çekmedi. Davutoğlu bir süredir aralarında Mısır, Ürdün, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği Arap ülkeleriyle mekik diplomasisi yürütmekteydi. Bu ülkelerin bazılarının başbakanları da geçen hafta Başbakan Erdoğan ile görüşmeler de yaptılar İstanbul’da.
Görüşme günü BM kararı
Erdoğan’ın dün Washington’a indiği saatlerde, Türkiye ve Arap ülkeleri BM Genel Kurulu’na Suriye yönetimini kınayan bir karar tasarısı indirdiler. Geçen yıl da 195 ülkeden 133’ünün desteğini alarak benzer bir karar kabul edilmişti. BM Güvenlik Konseyi onayı olmadığı için hiçbir yaptırım gücü taşımayan o karar çoktan tozlu raflarda yerini aldı. Bu seferki tasarının akıbeti de benzer sonuçlanabilir. Rusya’nın vetosu nedeniyle hiçbir yaptırım gücü taşımayacak yeni karar, zamanlaması itibarıyla tek bir kişinin işine yarayacak: Başbakan Erdoğan’ın.
Erdoğan, BM Genel Kurulu’ndan çıkacak Esad aleyhtarı kararı bugün Obama ile yapacağı görüşmede masaya getirme fırsatını kaçırmayacaktır.
‘Araplar ve biz \thazırız’ mesajı
Anlaşılan o ki, Suriye konusunda iki yıldır harekete geçmeyen Obama’yı bu kez, “Araplar ve biz hazırız. ABD’nin asker göndermesine gerek yok. Muhalifleri silahlandırma ve uçuşa yasak bölge kurulması için destek verin yeter!” çıkışıyla ikna etmeye çalışacak.
Erdoğan’ın Beyaz Saray’da alacağı tepkiye göre benzer bir mesaj doğrudan ve daha yüksek sesle Arap Birliği ülkelerinden de gelebilir.
Arap Birliği benzer bir çağrıyı Libya krizi sırasında yapmış ve sonrasında NATO, bazı Arap ülkelerinin de katkı sağladığı bir askeri müdahaleyle Kaddafi’yi devirmişti. Belli ki Ankara, başta Washington olmak üzere Batı başkentleri üzerinde benzer bir etki yaratma arayışı içerisinde.
Libya ile Suriye’nin temel farkı
Tabii bu senaryoyu değerlendirirken Libya ile Suriye’nin durumları arasındaki temel farklar gözden kaçırılmamalıdır. Libya için Rusya ve Çin’in de destekleri alınarak BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkarılmış, o karar ışığında NATO devreye girmişti.
Tartıştığımız Suriye meselesinde ise Rusya ve Çin -Libya konusunda aldatılmış olmanın da verdiği tepkiyle- benzer bir Güvenlik Konseyi kararına kesinlikle onay vermemekteler. Bu tutum da yapılabilecek herhangi bir uluslararası müdahalenin ‘hukuki meşruiyetini’ daha baştan ortadan kaldırmakta.
Araplar Türkiye’ye uyacak mı?
İki durum arasındaki dikkat çekici bir başka temel fark ise Libya konusunda Araplar devreye girerken perde arkasında ABD’nin ve Batı’nın tam desteğinin bulunmasıydı. Hatta ironik biçimde, Arapların müdahale istediği o süreçte Türkiye, “Ne işi var NATO’nun Libya’da” diyecek kadar tartışmaya uzak kalmayı yeğ tutmuştu.
Şimdi ise ABD’nin desteği ve BM onayı yokken, hele de Türkiye’nin başını çekeceği bir oluşuma Araplar kolayca “evet” demeyebilir.
Tabii tüm bu tahminlerin ancak tek bir koşul altında geçerli olduğunun altını çizmekte yarar var. O da Obama yönetiminin Türkiye ve Arapları arkadan Suriye’ye itme niyeti taşımıyorsa...
Yok eğer öyle bir niyeti varsa, Suriye’ye dış müdahaleye son derece istekli bir hükümetimizin olması, ülkemizi içinden çıkamayacağımız bir büyük ateşe sokabilir.
Obama destek isterse
ABD yönetiminin karar mekanizmasında oldukça etkili olan New York Times gazetesinin, Başkan Obama’ya da oldukça yakın yazarlarından Thomas Friedman, bu haftaya girilirken kaleme aldığı “Yemen Modeli” başlıklı yazısına şu sözlerle başlıyor:
“Suriye’de işlerin ne kadar kötüye gidebileceğini görmek istiyorsanız Irak’a; nasıl daha iyi olabileceğini görmek istiyorsanız Yemen’e bakın...”
Friedman yazısında Yemen’de rejim ile tüm muhalif kanatların birlikte yürüttüğü ulusal diyalog sürecini örnek gösteriyor ABD’li karar vericilere.
Tahminimiz o ki, Obama da Erdoğan’dan, böyle bir modele yani Suriye’de savaşan tarafların bir araya getirileceği İkinci Cenevre toplantısına destek isteyecektir.
Bu durumda Türkiye’nin önceliği, komşu topraklarda tehlikeli maceralara atılmak yerine, iki yıldır uğradığımız kayıpları da göz önünde tutarak, Suriye’de şiddeti durdurma ihtimali olan her barışçı girişime katkı sunmak olmalıdır.
Buna, iki yıldır kucak açtığımız Esad muhaliflerini barış masasına oturtmakla başlayabiliriz.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'