Utku Çakırözer
Utku Çakırözer ucakirozer@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Dünya Alarma Geçmeli’

06 Şubat 2014 Perşembe

Amerika Düşünce Kuruluşu Freedom House, İnternet Yasası İçin Uyardı Hafta başında Ankara’da açıklanan ‘Demokrasi Krizi: Türkiye’de Yolsuzluk, Medya ve Güç’ başlıklı rapor, Türk basınında olduğu kadar dünya basınında da önemli yer buldu. Raporun son yıllarda peş peşe çıkan Türkiye ve basın özgürlüğü konulu raporlardan en büyük farkı ilk kez 17 Aralık yolsuzluk soruşturmaları sonrasındaki ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlayıcı adımlara da işaret ediyor olması. Rapor ve gördüğü ilgi, bundan sonra uluslararası düşünce kuruluşları ve hak savunucusu örgütlerin Türkiye ile ilgili rapor ve değerlendirmelerinde ‘yolsuzluk’ temasının daha sık işleneceğinin işareti sayılabilir.
Rapor bugün de ABD’nin başkenti Washington’da Newseum’da (Basın Müzesi) düzenlenecek bir basın toplantısı ile Amerikan kamuoyuna açıklanacak. Raporu hazırlayan Freedom House (Özgürlük Evi) isimli düşünce kuruluşunun Başkanı David Kramer ile Türkiye’den ayrılmadan yaptığımız görüşmede öne çıkan mesajları şunlar:

Ne Neocon ne de liberaliz
“Bir ülkede basın üzerinde baskılar varsa bu, toplum üzerindeki genel baskının bir işaretidir. Türkiye’de de bu kaygı verici düzeyde olduğu için bu raporla dünyaya bir alarm vermek istedik. Freedom House partiler üstü bir kuruluş. Ben cumhuriyetçiyim. Benden önceki başkan demokrattı. Yönetim kurulumuzda her iki görüşten de temsilci var. Biz tüm dünyada demokrasi ve insan haklarını savunuyoruz. Neocon ya da liberal mesajlar vermiyoruz. Evrensel değerleri destekliyoruz. Türkiye ve Türkiye’de olanlar hem bölge hem de dünya için önemli. Buradaki bir sorunu yapıcı biçimde dünyanın gündemine getirmek istedik. Raporu kendi kaynaklarımızla finanse ettik, ne ABD hükümetinden ne de Gülen Cemaatinden destek aldık.”

Sorun artık tutuklu gazetecileri aştı
“Bu raporu bir yıl önce yazsak gündem sadece tutuklu gazeteciler olurdu. Ancak Gezi Parkı protestoları ve 17 Aralık yolsuzluk skandalı sonrasında artık Türkiye’de basın özgürlüğü açısından tek sorun tutuklu gazeteciler meselesi değil, Hükümet baskısıyla işten atılmalar, medya patronlarının hükümet ile ilişkileri nedeniyle basının kendi kendine otosansürü. Ve son olarak internete getirilmek istenen yasaklar. Türkiye’de gazeteciliğin krizi daha da genişlemiş durumda.”

İhalelerde şeffaflık medyayı özgürleştirir
“Raporumuzda medya sahiplerinin hükümet ile ilişkilerine değiniyoruz ve kamu ihalelerinin şeffaflaşmasına özel önem veriyoruz. Çünkü sorun sadece hükümetten gelen baskı değil medya sahiplerinin de sorumluluğu var. Gazeteciliğe, özgür basının önemine inandıkları için değil, onu yararlı araç olarak gördükleri için gazete alıyorlar. Oysa gazete sahibi olmak bir ahlaki sorumluluk gerektirir. Türkiye’de ise buna önem verilmiyor. Medya sahiplerinin kamu ihaleleri ile almak istedikleri başka işleri de var. İktidarın desteğini kazanmanın yolu da patronların otosansür uygulaması olmuş. Bu yüzden kamu ihale süreçlerinin şeffaflaşmasını ve AB standartlarına eriştirilmesini istiyoruz raporumuzda.”

Pazarlığın olabilmesi bile vahim
“Sabah ve atv’nin hükümetin aracılığıyla işadamlarına satışı konusundaki soruşturma bilgileri bizim raporumuza yetişmedi. Burada üzerinde durulması gereken birinci konu, Başbakan ya da bakanlarının işadamlarından böyle bir talepte bulunabilmesi ve iş adamlarını da bunu reddetmemesi. Bizzat böyle bir ortamın olması dahi satışın kendisi kadar vahim ve rahatsız edici. İşte bu algı Türkiye’de basına güveni azaltıyor.”

‘Bir şeyler örtülüyor’ algısı
“İkinci kaygı verici konu ise bu soruşturmalardaki iddialara ilişkin haberlerin devlet eliyle yasaklanması. Vagus-TV’nin kapatılması. Milletvekili Umut Oran’ın kişisel web sitesine, T24’e müdahale etme teşebbüsleri. Eğer bir yolsuzluk skandalı soruşturulurken hükümet basına ‘konuşamazsın, yazamazsın’ diyorsa bu tavır bir şeyleri örttükleri algısı yaratır. Özellikle de seçim öncesinde bu tür adımlar basını sansür etme olarak algılanacaktır.”

İnternet yasakları için alarm verdik
“Hükümetin Türk parlamentosuna getirdiği internet yasaklarından kaygı duyuyoruz. Zamanlaması, içeriği ve niyeti iyi değil. Tüm dünyayı bu konuda alarma geçiriyoruz. İnternetin çocuk pornosu ya da terörizmle mücadele gibi amaçlar dışında hükümet tarafından kontrol edilmek istenmesi dünyanın neresinde olursa yanlıştır. Bu kontrol ve yasaklama kapısını bir açarsanız sonunda özgürlük diye bir şey kalmaz. Bu, Türkiye’de hükümetin medyayı baskı altına alma girişimlerinin son adımı olarak algılanacaktır. Türkiye’nin bağlı olduğu AİHM’den de mutlaka dönecektir ama dışarıdan önce Türk halkı kendi haklarının elinden alınmasına tepki göstermelidir.”

Obama konuşursa etkisi olur
“Türkiye’deki hak ihlalleri konusunda ABD’de kaygılar artıyor. Sadece Freedom House değil, birçok düşünce kuruluşu (Bipartisan Policy Center, Center For American Progress, Committee to Protect Journalists, Carnegie Institute vb.) birbiri ardına raporlar yazarak ABD yönetimine bunu ciddiye alması çağrısı yapıyor. Türkiye’de özgür basın ve hukuk devleti üzerinde baskılar artarken, Obama yönetiminin bu işe daha fazla ilgili olması lazım. Beklentimiz şu: En üst seviyede yani Başkan Obama tarafından Türk hükümeti uyarılmalı. Ancak en üst seviyede mesajlar gelirse Türk hükümeti bunu dikkate alacaktır. Mesela ABD büyükelçisine yapılan eleştirilere karşı en üst seviyede tepki verilmesi gerekirdi. Büyükelçi burada bizzat Başkan’ı temsil ediyor.”

Gündemi ‘din’ ile değiştiriyor
(Raporda yer alan ‘Hükümetin dini ve ahlaki duyarlılıkları kullandığı’ vurgusunun anlamını sorunca) Kızlı erkekli evler, başörtüsü gibi halk açısından popüler konuları gündemi değiştirmek için kullanıyorlar. Büyük şehirlerde olmasa bile taşrada hassasiyet yaratan konular bunlar. Sadece Türkiye’de değil dünyanın birçok yerinde siyasetçiler bunu yapıyor.

Mesele cemaat değil yolsuzluk
“Hükümet ile Gülen hareketi arasında dershaneler meselesi bir çatışma yaratmış. Onların bir zaman birlikte oldukları, sonrasında bir tarafın diğerine komplo kurduğu iddiaları bize göre asıl mesele değil. Asıl mesele çok büyük rakamlı ve ucu üst düzey yetkililere gittiği ileri sürülen yolsuzluk iddialarının bağımsız mahkemeler tarafından şeffaf biçimde sonuna kadar sorgulanması. Ama buna tepki olarak binlerce polis ve savcı çok kısa bir sürede görevinden alınıyorsa bu çok ciddi kaygı yaratıyor. ‘Yolsuzluk iddialarında haklılık payı var’ algısı yaratıyor. Türkiye’ye dışarıdan bakanlar bu kadar fazla görevden almayı anlamakta zorluk çekiyor.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Büyü Bozuluyor 26 Ocak 2015

Günün Köşe Yazıları