CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 6 gün süren Çin ziyaretini bugün Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki temaslarıyla tamamlayarak Türkiye’ye dönecek. İçeride İmralı ile müzakere ve Diyarbakır’daki cenazeler, sınırımızın dibinde ise Suriye kriziyle meşgul olduğumuz bir dönemde gerçekleşen bu uzun ziyaretin CHP ve Türkiye açısından ne tür getirileri oldu?
Gezinin planlamasında, dış politikadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu ile birlikte etkin rol oynayan Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’a göre seyahat içeriye ve dışarıya şu mesajları vermek için bir fırsat yarattı:
Lider; milletvekilleri, partililer, işadamları ve gazetecilerle beraber bugüne kadar ancak devlet gezilerinde yaşanan türde bir organizasyona imza atarak ülke yönetimine talip olduğunu gösterdi.
Çin tarafıyla görüşmelerde parti çıkarları yerine ‘sanayicilere iş’, ‘ülkeye yatırım’, ‘İstanbul’a olimpiyat’ ve ‘İzmir’e EXPO’ getirme çabası harcayarak ‘devlet adamı’ kimliğini öne çıkardı.
Türkiye’de AKP iktidarından farklı biçimde, Suriye’de barışçıl çözümü savunan güçlü bir kesimin de olduğunu ve bunun dünyada kabul gördüğünü göstererek dış politika alanında da iktidara ciddi alternatif haline geldiğini ortaya koydu.

İşadamları: Güven kazandık

CHP uzun yıllardır ilk kez Anadolu’dan 50’ye yakın iş insanıyla birlikte yurtdışı geziye çıktı. Bunlar arasında Türkiye Müteahhitler Birliği Başkan Yardımcısı ve Zafer İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Necati Yağcı, gezi için özel olarak ABD’den gelen işadamı Ali Rıza Bozkurt, Anadolu Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncay ve Bursa’dan Kaplanlar Soğutma’nın sahibi Ertuğrul Kaplan gibi önemli isimler yer aldı. CHP’nin ilk defa kendilerini bu tür bir geziye davet ettiğini belirten iş adamları “Çok büyük güven ve moral kazandık. CHP’nin gezilerin sürmesi hem bizim hem de Türkiye’nin yararına” diye konuştu. İzmir’den Gözüyılmaz Denizcilik Şirketi’’nin yöneticilerinden Özgür İnam’ın, Çin’li iş adamlarıyla buluşma toplantısında 15 milyon dolarlık iş bağlantısı için el sıkışması tüm heyeti sevindirirken, Erdoğan Toprak ileride Afrika, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Irak ve Mısır’a benzer geziler düzenleyeceklerini söyledi.
CHP gezisi, Çinli meslektaşlarımızın, yönetimin basın üzerindeki sansür uygulamalarına yönelik protestolarıyla aynı zamana denk düştü. Resmi temaslarda olamıyorsa bile Çin ve Türk basınına verilen demeçlerde üllkedeki insan hakları ihlalleri yapıcı bir lisanla eleştirilebilmeliydi. Gezinin önemli eksiklerinden biriydi bu. Düşünce özgürlüğü, kadın hakları, sağlıksız iş koşulları ve çevre gibi konular başta olmak üzere hak ihlalleri konusunda Çin’e söylenecek çok söz var aslında. Nitekim Başbakan da böyle bir eleştiri getirdi Kılıçdaroğlu’na. Ancak kendi gazetecilerini, öğrencilerini, aydınlarını ve miletvekillerini cezaevlerinde çürümeye terkeden AKP hükümeti, bu konuda CHP liderini en son eleştirmesi gereken konumda olmalıydı.

Alternatif gündem Aygün

CHP lideri Çin’de, kendi temasları kadar, Paris’te öldürülen PKK üyelerinin cenazeleriyle ilgili tartışmanın içinde buldu kendini. Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün, öldürülen kadınlardan birinin evine yaptığı taziye ziyaretini twitter üzerinden duyurması Kılıçdaroğlu ve kurmaylarından olağanüstü tepki gördü. Pekin’de üst üste yapılan değerlendirme toplantılarında, kurmaylarından gelen “Aygün’ü daha fazla taşıyamazsınız. Bir sonraki seferde ne yaparak partiyi zora düşüreceğini kimse öngöremez. Artık yollarımızı ayırmamız kaçınılmaz” mesajları CHP liderini sert açıklamalara yöneltti. CHP lideri Çin’den Aygün’ü gözden çıkarma kararlılığıyla dönüyor

Erdoğan’ın samimiyeti

Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını da CHP’liler yakından takip etti. Erdoğan’ın, kendisine koşullu da olsa destek veren Kıılçdaroğlu ile uzlaşı aramak yerine, CHP içindeki çatlağı derinleştirecek taktik izlemesi dikkatlerden kaçmadı. Diyarbakır’daki cenaze için kamuoyuna sağduyu ve samimiyet çağrısı yapan Erdoğan’ın, Aygün için ‘pervasız’, CHP’li vekiller için de ‘ırkçı, ayrımcı’ gibi suçlayıcı ifadeler kullanması, çözüm konusundaki ‘samimiyetinin’ CHP yönetimince bir kez daha sorgulanmasına neden oldu.

Deniz Feneri, ‘yüzyılın aklaması’ olacak

Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’e “Şikâyetimi geri çekmem için bana para teklif ettiler, kabul etmedim” diyen mağdur Sadık Deniz’in Deniz Feneri davasının ilk duruşmasında şikâyetini çekmesiyle ilgili bir soru üzerine, “Deniz Feneri davası, Almanya’da yüzyılın yolsuzluk davası. Görünen o ki Türkiye’de yüzyılın aklaması olarak tarihe geçecek” dedi. Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’daki cenaze töreninde taşkınlık olmamasının da mutluluk verici olduğunu belirtti.

Liderlerin unutamadığı gazeteci

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmeye Mehmet Ali Birand ile birlikte gidecektik. Son anda onun da aralarında olduğu birkaç gazetecinin programı değişti. Şam’daki görüşmemizde Esad, onun gelememesinden duyduğu hayalkırıklığını, şu sözlerle aktarmıştı:
“Birand gibi bir gazeteciyi hiçbir hükümet korkutamaz. Tam tersine hükümetler ondan çekinir ve korkar”
Röportajın anonsunu Cumhuriyet’te duyurduğumuz gün, dönüş yolunda Şam’dan karayoluyla Lübnan’a geçmekteydim. Daha Lübnan sınırında sabahın ilk saatlerinde ilk arayan isim Birand oldu. Gazetemizi ve beni röportaj konusundaki kararlı duruşumuz için içten biçimde kutlayarak büyük moral vermişti.
Ailesine, Kanal D çalışanları