Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Almanya'dan Patriot Şerhi
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ardından ana muhalefeteki Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) genel başkanı Sigmar Gabriel de geçen hafta Ankara’daydı. Almanya Büyükelçisi Eberhard Pohl’ün evinde verilen bir yemekte bir araya geldiğimiz Gabriel ile Türkiye-AB ilişkilerini ve Suriye konusunu konuşma fırsatı bulduk.
Merkel’in aksine Türkiye’nin AB üyeliğini açıkça destekleyen Gabriel, “Türkiye’nin entegrasyonunun Avrupa’nın geleceğine katkısına inandığımız için üyeliğinizi destekliyoruz” dedi.
Kıbrıs paketine Türkiye koşulu
Türkiye’nin önündeki asıl engelin AB içindeki “niyet eksikliği” olduğunu belirten Gabriel şöyle devam etti:
“Gerekçe olarak Kıbrıs’ı öne sürüyorlar ama asıl mesele niyet. Almak isteseler Kıbrıs işi kolay çözülür. Mesela bugünlerde Kıbrıs ekonomisini kurtarmak için 17 milyar Avro’luk yardım paketi hazırlanıyor. Türkiye’nin üyeliği gerçekten arzu edilse, bundan iyi fırsat çıkmaz. O pakete ‘Türkiye’ye karşı vetonun kaldırılması’ koşulu rahatlıkla konabilir ve Türkiye’nin üyeliği çok hızlı ilerletilebilir.”
Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Türkiye ile üç yıl aradan sonra yeni bir müzakere faslı açma kararını da yetersiz bulan Gabriel, “Seçe seçe bölgesel işbirliği başlığını seçtiler. Oysa ki Türkiye’de anayasa yapılıyor, yargı reformu yapılıyor. Adaletin işleyişinde ciddi sıkıntılar var. O zaman önce ‘adalet ve insan hakları’ alanındaki fasıllar açılmalı. Maalesef AB Türkiye konusunda stratejik kararlar alamıyor” diye konuştu.
Patriotları niye istediniz ki?
Almanya, Suriye krizi nedeniyle NATO kararı çerçevesinde Türkiye’ye “Patriot füzesavar füze sistemleri” gönderen üç ülkeden biri. Gelişleri için Türkiye’nin Meclis toplantısı dahi yapmadığı Patriotlar, Almanya ve Hollanda parlamentolarında uzun tartışmalar sonucu çıkan kararlarla gönderildi. Gabriel, o tartışma sürecine ilişkin gözlemini şöyle aktardı:
“Bizim için şaşırtıcı olan Türkiye’nin talebiydi. Çünkü Alman ve NATO askeri uzmanlarının ortak değerlendirmesi ‘Esad’ın Türkiye’ye balistik füze atma olasılığının olmadığı’ şeklindeydi. Neden istediğinizi hâlâ anlamış değiliz. Müttefik olduğunuz için istenen sistemleri gönderdik.”
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun uluslararası toplumdan “Suriye’de insani yardım koridorları ve uçuşa yasak bölge oluşturulması” taleplerini anımsattığımızda ise Gabriel önemli bir vurgu yaptı:
“Alman parlamentosunun verdiği yetki bellidir. Biz o sistemleri sadece Türkiye’yi olası bir füze saldırısından korumak için, savunma amaçlı gönderdik. Bundan başka bir amaçla, Suriye içinde herhangi bir misyonda kesinlikle kullanılamaz. Öyle bir misyon ihtiyacı doğarsa, Alman meclisinden yeni yetki istenmesi gerekir.”
Tutuklu vekiller için devrede
Yazarımız Mustafa Balbay’ın tutukluluğunun 4. yılı yarın doluyor. Dört duvar arasında 5. yıla giriliyor. Bu sürenin yaklaşık 21 ayını da CHP İzmir milletvekili olarak geçirmek zorunda bırakıldı. Balbay ve diğer tutuklu 7 milletvekilinin durumunu da gündeme getiren Gabriel, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na tutuklu vekillerinin durumunu Avrupa gündemine taşıma sözü vermiş. Kılıçdaroğlu da onu Silivri’ye duruşma izlemeye davet etmiş. Bu tür girişimler Avrupa’da etki yaratabilir.
Gazeteciliğin sınavı
Türkiye’nin son 30 yılını derinden etkileyen ülkenin bir numaralı sorununa çözüm için İmralı merkezli bir görüşme süreci yürütülüyor. Ne yazık ki biz bu süreci özgürce tartışamıyoruz. Neden? Çünkü Başbakan, bilinmesini istemediği bilgileri yazan medyaya, “Batsın böyle gazetecilik” diye kızıyor da ondan.
Başbakan’ın medyaya karşı tavrı sürpriz mi? Hayır değil. “Bu haberi yazmayın, bu manşeti atmayın, bu röportaja gitmeyin, bu köşe yazarına yazdırmayın” diyor zaten sık sık. Her iktidarda olduğu gibi AKP de özgür habercilik istemiyor.
Ancak tam da onların beklentisinin aksine, haberi yazmayana değil yazana “gazeteci” derler. Nitekim, bir dönem çalışma onuruna sahip olduğum Milliyet ve meslektaşım Namık Durukan son olayda, her muhabir ve gazetenin imreneceği türden uluslararası bir gazetecilik başarısına imza atarak, halkın haber alma hakkının savunucusu olduklarını bir kez daha kanıtladı.
Haberi yazmayanlar ise ya sansür yiyordur ya da otosansür yapıyordur. Mesleğimizdeki en büyük suç da budur. Başbakan eleştiri ve azarlarıyla bizleri bu suçu işlemeye itiyor aslında. İktidarını korumak isteyen bir başbakan için doğal bir istek olabilir.
Doğal olmayan ise böyle demokrasi dışı bir baskıya karşı medyanın takındığı tutumdur. Başta Milliyet olmak üzere Türk basınının geneli olarak “Batsın böyle gazetecilik” sözüne karşı iyi bir sınav verebildik mi?
Tek tük birkaç istisna kurum ve kalem dışında maalesef hayır!
Asıl mesele de bu zaten.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Salim Güran'ın ses kayıtları ortaya çıktı!
- Kazaya müdahale eden polislerden biri şehit oldu!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'