Üstün Dökmen

Mustafa Kemal'in hesap hatası

28 Ağustos 2022 Pazar

Bugün 28 Ağustos, iki gün önce 26 Ağustos’tu, iki gün sonra 30 Ağustos olacak. 26 Ağustoslar, 30 Ağustoslar hep olacak, hep kutlanacak.

26 Ağustos sabaha karşı Afyon Kocatepe’de Büyük Taarruz başladı. Rivayete göre, Yunan mevzilerini gezen bir İngiliz general gördüklerini çok beğenip, “Eğer Türkler bu mevzileri 6 ayda aşabilirlerse, 6 günde aştıklarını iddia edebilirler” demiş. Türkler o mevzileri 6 saatte aştılar, taarruzun ilk günü öğlenden önce Şuhut kurtarıldı.

Savaş tarihi uzmanı değilim ancak okuduklarımdan anladığım kadarıyla Büyük Taarruz’un planı, ilk bakışta riskli ama cesur ve öz güvenli bir plandı. Hani bazı futbol maçlarında atılan bir şuta bakarsınız, “Bu top kaleye girmez” dersiniz, çünkü top kaleye doğru gitmemektedir, fakat top kaleye yaklaştığında havada bir kavis çizer ve herkesin hayretli bakışları arasında gol olur. Oyuncu topa falsolu vurmuştur. Büyük Taaruzun planı da, tabiri caizse çok iyi planlanmış, zaferi içinde taşıyan falsolu bir vuruştur, kesin başarı getirmiştir.

29 AĞUSTOS GECESİ

29 Ağustos gecesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa çadırındaki sedyede battaniyeye sarılmış sıtma nöbeti geçirmekteydi. Gecenin ilerleyen saatlerinde birlikler ulaştıkları ve gece boyu ellerinde tutacakları mevzileri telgrafla bildirmeye başladılar. Paşa uzandığı sedyeden doğrulup her bir birliğin ulaştığı son noktayı masadaki haritaya işaretliyor, sonra tekrar yatıyordu. Son bir telgraf geldi, okur okumaz battaniyeyi atıp sedyeden fırladı, “Sardık!” diye bağırdı. Sarmıştık. Bu durumdan henüz ne Türk Ordusu’nun haberi vardı ne de Yunan ordusunun. Çok ustaca manevralarla düşman kuvvetlerini belirli noktalara iten ordumuz, onu çember içine almıştı.

30 Ağustos sabahı işgalciler çember içine alındıklarını fark ettiler, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat komuta ettiği meydan savaşı başladı. Daha sonra bu savaşa “Başkomutanlık Meydan Savaşı” adı verilecektir.

Düşmanın içine alındığı çember 360 derece değildi, bir ucu açık bırakılmıştı, isteyenler oradan kaçabileceklerdi. Sanırım bunun iki nedeni vardı; birincisi, savaşmak ve kaçmak gibi iki seçeneği olan insanların, en azından bir kısmının kaçmayı tercih etmeleri ihtimaliydi, ikincisi ise düşmanın zayiatının korkunç boyutlara ulaşmasını engellemekti. Zayiatları zaten büyük olacaktı. Kısa süre sonra Bandırma’nın ve Erdek’in geri alınmasında da benzeri taktik uygulanmıştır.

31 AĞUSTOS, 9 EYLÜL

Büyük Taarruz’un başında TBMM dünya ile tüm iletişimini kesmişti, 31 Ağustos günü iletişim kanalları açıldı, dünya TBMM’nin zaferini duydu. Artık işgal kuvvetlerinin askerleri önde, Türk askerleri peşlerinde, hep birlikte İzmir’e doğru koşuyorlardı. Türk Ordusu’nun Başkomutanı ise en önde ilerleyen birliklerinin hemen arkasından gidiyordu. Arkadaşları onu ön hatlara o kadar yakın olmaması konusunda uyardılar, yavaşlamadı.

9 Eylül’de piyadeler ve süvariler İzmir’de, Kordon’a indiler. Taarruzun 14. günü İzmir kurtarılmıştı.

BAŞKOMUTANIN HESAP HATASI

Kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları akşam yemeği yiyorlardı, bir yakını şaka yapmak istedi, “Paşam, sen Kocatepe’den taarruza kalktığımızın 15. günü İzmir’e gireriz” demiştin, 14. gün girdin, bir günlük hesap hatası yaptın” dedi. Mustafa Kemal Paşa ise “O benim hatam değil, askerlerimin hatası; ben onlara arkalarından sürekli haber gönderip yarımşar saat uyuyup düşmanı öyle izlemelerini söyledim. Beni dinlemediler, dinleseler 15. gün girerlerdi İzmir’e. Afyon-İzmir yolunun hakkı 15 gündü” dedi.

Değerli dostlar, siz 15 günlük yolu savaşarak 14 günde alanların torunlarısınız! Bunun farkında mısınız?

Sakarya Savaşı’nda askerimizin yüzde otuzu çıplak ayaklıydı. Osmanlı’dan aldığımız miras buydu. TBMM ancak Büyük Taarruz’da askerlerinin tamamına çarık giydirebildi. Afyon’dan İzmir’e kısa sürede gidebilmek için silahın yanı sıra bir de çarık gerekliydi.

KEŞKE

Bir süre önce bazılarının çok saygı gösterdiği bir kişi, “Keşke Büyük Taarruz’u Yunanlılar kazansaydı” dedi. Bu topraklarda büyümüş o kişi, keşke bu ülkenin tarihine bir tek bu sözüyle geçmiş olmasaydı. (Acaba Franco’nun sözünü ettiği beşinci kolun bizdeki karşılığı Kurtuluş Savaşı’nı kazanmamıza üzülenler mi?)

Prof. Dr. Hamza Eroğlu’nun, Atatürk adlı kitabında Prof. Dr. Fuat Köprülü’nün bir yazısına da yer verilmiş. Orada şöyle diyor Köprülü:

“Atatürk milleti için yaptıklarının aslında milletinin eseri olduğunu söylüyor. Bu durumda milleti de ona şöyle diyecektir: Hakkın var, bütün bu inkılâplar benimdir, benim malımdır. Çünkü onları yaratan Sen benimsin. Ben olmasam Sen olmazdın; fakat, Sen olmasan ben ne olurdum?”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yalan üçlemesi 17 Kasım 2024
Hatırlamak 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları