Ülkü Tamer

Peride Celâl (30.06.2012)

30 Haziran 2012 Cumartesi
\n

Geçen hafta kitaplığımı karıştırırken Peride Celâlin Üç Yirmidört Saatine gitti elim. Otuz beş yıl olmuş yayımlanalı. Yeniden okudum. Yıllar hiçbir şey götürmemiş yapıttan. Günümüzün best seller romanlarını düşündüm. İki yıl önce ortalığı kasıp kavuran kitaplar nerede şimdi?.. Tarihin tozlu derinliklerinde hak ettikleri yerlerini aldılar bile. Üç Yirmidört Saat ise nice otuz beş yıllar devirecek

\n

Sonra kitabın yayımlanış öyküsü geldi aklıma. \t

\n

Peride Celâl Türk edebiyatının yüz aklarından biri. Kendisini tanımaktan kıvanç duyduğum yazarlar arasında yer alıyor. Ama onunla ilk karşılaştığım gün böyle düşünmediğimi itiraf etmem gerek.

\n

***

\n

Milliyet Yayınlarının başına yeni geçmiştim. Ercüment Karacan ile Abdi İpekçi, beni Cağaloğlunda Gazeteciler Cemiyeti binasındaki asma kata uğurlarken, Ne yaparsan yap, biz karışmıyoruz demişlerdi. Ben de kolları sıvamış, nitelikli bir yayın programı hazırlamaya koyulmuştum.

\n

O hafta içinde Peride Celâl telefon etti. Bir kitabı için görüşmek istediğini söyledi. Üç Yirmidört Saat romanı Milliyet gazetesinde yayımlanıyordu. Belli ki, kitabın Milliyet Yayınları arasında çıkmasını isteyecekti. Gönülsüzce kendisine bir randevu verdim.

\n

Gönülsüzcediyorum, çünkü kafamda belirli bir Peride Celâl imajı vardı. Benim için Kerime Nadirler, Muazzez Tahsinler çizgisinde yer alan bir yazardı o. Böyle yazarların kitaplarını yayımlamayı ise düşünmüyordum. Ne etsem de kendisini kırmadan kitabını geri çevirseydim?

\n

***

\n

Peride Hanım geldi. Dünyanın en zarif insanlarından biri. Onun inceliğini, hanımefendiliğini görünce, kitabını geri çevirmek daha da güç geldi bana. Ama, Yayın programımız çok yüklü. Kitabınızı yayımlamamız şimdilik olanaksız dedim. Üzüldü Peride Hanım. Yine de teşekkür edip gitti.

\n

O gittikten sonra düşünmeye başladım. Ülküdedim kendi kendime, sen bu kitabı okudun mu? Okumadın. Madem bu masaya oturdun, okumadığın bir kitabı nasıl geri çevirirsin! Ya haksızlık ediyorsan? Bir yayınevi yöneteceksen, önyargılardan sıyrılmalısın.

\n

Arkadaşlardan birini gazeteye gönderip Üç Yirmidört Saati getirttim. Bir tomar gazeteyi eve götürüp o gece okudum romanı. Okur okumaz da Peride Hanıma gerçekten haksızlık ettiğimi anladım.

\n

***

\n

Ertesi sabah ilk işim kendisine telefon etmek oldu. Mümkünse bir daha görüşmek istediğimi söyledim. O gün öğleden sonra geldi.

\n

Her şeyi açık açık anlattım. Kafamdaki imajdan, önyargıdan söz ettim. O gece Üç Yirmidört Saati okuduğumu, kitabı hemen yayımlamak istediğimi söyledim. Özür diledim.

\n

Biliyorumdedi Peride Hanım. Dün yayınevinden çıkıp Cağaloğlu yokuşundan inerken, daha önce yazdığım bütün kitaplara lanet ediyordum.

\n

Üç Yirmidört Saat kısa süre sonra çıktı. Çıkar çıkmaz da okurların, eleştirmenlerin büyük ilgisiyle karşılandı. Benim gibi düşünenlerin kafalarındaki önyargı silinmişti. Peride Celâl çağdaş edebiyatımızda seçkin yerini almıştı.

\n

Artık daha sonraki kitaplarını, önceden okumaya bile gerek duymadan, gönül rahatlığıyla, kıvançla yayımlayacaktım.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Notlar... 5 Ocak 2013
Yoksul Köylü 29 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları