Herkesin gözü aydın olsun futbol dolu günler geri dönüyor. Bu duruma sevinen kadar üzülen de var. Çünkü günümüz Türkiye'sinde futbol izlemek, oynamak ya da yönetmek keyifli olmak yerine insanların daha çok dert sahibi olmasını sağlayan bir organizasyona dönüştü. 

Sahada top peşinde koşanlar; zeminden ve hakemden dert yanıyor.

Seyirciler; oynanan oyun ve hakemlerden dert yanıyor.

Teknik ekip ve yöneticiler; zeminden, oynanan oyun ve hakemlerden dert yanıyor.

Yani aslında işin sonunda 90 dakika olarak gözüken ama ülkemizde ortalama 51 dakika oynanan futbolda ne yöneten ne izleyen ne de oynayan mutlu olmuyor. 

Peki herkesin ortak noktada buluştuğu ve sürekli şikayet ettiği oyunun parçası hangisi? 'Hakemler...' Yani bizim ülkemizde bu sporun kötüye gitmesinin tek bir nedeni var... O da oyunu yönetmek için sahada bulunan ancak bunu yeterli düzeyde yapmadığı düşünülen hakemler... Bu nedenle MHK Başkanı bile katıldığı programda yabancı hakemin ülkemizde uygulanabileceğini söylüyor. Yani aslında bizim futbolumuzda her şey nasıl düzelecek diye sorsanız 'Yabancı Hakem' gelecek tüm dertler bitecek gibi gözüküyor... 

Ama bu oyunun hamuru insana dayanıyor ve dünyanın neresinde kimler oynarsa oynasın hatalar ile oynanan bir oyun bunu kabul etmek gerekiyor... İşte burada önemsenmesi gereken saha içinde veya saha dışında adaleti korumak için görevli olanların etik ve ahlak konusunda güçlü kişilerin olması gerekiyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim” sözünde tarif ettiği ahlâklı, sporcu, yönetici ve izleyici olamadıktan sonra sorunu yerli ya da yabancıda aramak ülkemizde her konuda olduğu gibi futbolda da bir adım öne götürmeyeceği gibi her saniye daha da geriye götürecektir...