Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
“Senden sonra da şey edebilecek bi şeydir Selfi”!
Hülya Avşar hayatını yansıtacak sinema filmine “Selfie” adını uygun görmüş. Daha doğru ve yerinde bir seçim olamazdı! “Selfie”, Hülya’yı bu memleketin popüler kültür tarihinde işaretleme aşısından çok uygun bir sözcük, buna hiç kuşku yok.
Ne var ki Hülya bu filmin otobiyografik bir nitelik taşıyacağını da söylemiş ki buna katılmak olanaksız. “Selfie”den otobiyografi çıkmaz.
Çünkü, her ay büyük bir keyifle katkıda bulunduğum MediaCat’in son (Aralık 2016) sayısında kaleme alınmış “Selfie: Özçekim mi, ‘öz-kisve’ mi?” başlıklı yazıda da ileri sürdüğüm üzere “selfie”, bir maskedir. Adındaki “self” (ben/ego), sizi yanıltmasın. Onun “ben”le, benlikle, “öz”le, özümüzle alâkası yok. O yüzden “özçekim” Türkçe karşılığı da sorunlu bana göre… (Dergideki yazımızda bunu etraflıca tartışmaya açıyoruz.)
***
Hülya Avşar, Can Kozanoğlu’nun deyişiyle “Cilalı İmaj Çağı”mızın en karakteristik ikonasıdır. “Dört Yapraklı Yonca”nın (Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın, Fatma Girik) bittiği ve “Dört Gonca Gül”ün de (Banu Alkan, Ahu Tuğba, Oya Aydoğan, Serpil Çakmaklı) 1980’lerin berbat darbe atmosferinde açamadan solduğu yerde, Hülya Avşar başlar.
Hülya’nın tecrübe ve olgunluk dönemi, özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte (1990’lar) önümüzde açılan “görsel kültür” çağına denk düşer. Yukarıda sıralanan diğer yıldız isimler açısından iş işten geçmişken Hülya hâlâ canlı, dinç ve zinde ama aynı ölçüde de deneyimli olduğu bir kavşakta bu yeni-çağ hâlinin en öne çıkan, gözde figürü olarak seçkinleşti.
Bunu bir tek şeye borçludur; güzelliğine…
Buna bağlı olarak müzikten sanata, edebiyattan gazeteciliğe, sinema-tiyatro oyunculuğundan sporculuğa kadar her şeyin görselliğe, daha doğru deyişle güzel görünmeye endekslendiği bir dünyada o, bu sıraladıklarımızın hemen hepsinde oldu: Sahne ve ses sanatçısı, sinema, dizi ve de tiyatro oyuncusu, gazete köşe yazarı, dergici, televizyon program sunucusu, tenis oyuncusu ve turnuva düzenleyicisi…
***
Yani Hülya bir şekilde her şey oldu ama aslında hiçbir şey olamadığı halde yine de “oldu”!.. Ve olmuş olmasını, “görüntü” ve görünürlüğe borçlu. 30 yılı aşkın zamandır da görünürlüğünü koruyarak varlığını sürdürmekte.
O yüzden “Selfie”, kanımca Hülya’nın hayat pratiğini ve varlık performansını anlatma ve anlamlandırma yolunda başvurulabilecek tabirlerin en önde geleni...
Çünkü “selfie”, benlikle ve otobiyografiyle değil, imajla ve “kurgu-grafi” ile ilgilidir.
“Selfie”, görsel kültürle bağlaşık şekilde günümüz dünyasını tanımlama yolunda kullanıma sokulan “İmaj Çağı”nın en revaçta kitlesel fenomenidir.
“Selfie”, “Görünüyorum, o halde varım” mottosundan beslenir, etkilenir, güdümlenir hale gelmiş insanlığımızın bir varoluş pratiğidir.
Ve “selfie”, ne düşündüğünüzün, ne söylediğinizin, ne yaptığınızın, kısaca ne olduğunuzun değil; nasıl göründüğünüzün önem taşıdığı, başka hiçbir şeyin anlam ifade etmediği bir dünyada varlık sergileme yolunda hâlihazırda elimize tutuşturulmuş en rutin seçenektir.
***
Evet, bir imaj ikonası olarak Hülya Avşar’ın yaşantısı tam bir “selfie”dir.
Ve nasıl “selfie” çekerken belli bir yüz ifadesi, belli bir duruş ve bakış, saça, göze, dudağa biçim veriş, belli mimikleri uyarlayış doğrultusunda en uygun çekimler sosyal medyada paylaşıma açılıyorsa…
Hülya da hayatını böylesi bir “selfie” olarak yansıtacaktır beyaz perdede bize.
Yani yaşamında neler oldu, kimler gelip kimler geçti değil de yaşamının nasıl görünmesini istiyorsa gelip geçenlerin ona göre seçildiği bir imaj kurgusu olarak…
O yüzden hayat hikâyesi değil, bir “hayat selfisi” olan filminde Sadettin Saran’dan da, Tanju Çolak’tan da bahsedilmeyecekse bahsedilmeyecektir!..
Bu meyanda Tanju ne demiş, ona da bakalım:
Hülya Avşar’ın ‘Selfie’ filminden benimle olan sahneleri çıkarması kendi ayıbıdır. Hayatın gerçeklerinden kaçamayız.”
İlahi Tanju! Bu ayıp değil yahu, “selfi, selfi”!..
***
Hem bakın bir magazin programına filmi hakkında konuşurken “Selfie”ye dair nasıl güzel ve doğru sözler de sarf etmekte Hülya:
“Hayata bakış açısında problem çeken birçok insanı benim dilimden anlattığım ve hiç eskimeyecek, benden sonra da şey edebilecek bir şey…”
“Selfie” ile otobiyografi arasındaki fark, bundan daha güzel nasıl anlatılabilir!..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Cüneyt Özdemir'den teğmen Ebru Eroğlu'na iş teklifi
- Emekli askeri hakimden Varank’a sert yanıt!
- Fikret Orman'dan Talisca yanıtı!
- Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- İmamoğlu'ndan Bakan Tunç'a sert yanıt
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'
- DP'de deprem: İstifa ettiler
- Cemal Enginyurt'tan Cumhuriyet'e ilk açıklama!