Reklamın Rahmeti Üzerinize Olsun!

23 Nisan 2015 Perşembe

“Çanakkale 1915”e dair Cumhurbaşkanlığı damgalı anma klibi, daha doğrusu ve üstüne basa basa söylemek gerekirse “reklam”, Türkiye’de popüler kültür (televizyon) ile din ilişkisinin seyrine dair bu köşede bir süredir yazdıklarımızı pekiştirir mahiyet arz etmekte.
Bu, kelimenin tam anlamıyla bir “dinbazlık” gösterisi. Dinin, iktidar emellerine bu denli cüretkâr alet edilebildiği bir başka örnek bulmak kolay olmaz.

***

Akademik ömrümün hatırı sayılır bir kısmı dini-sufi çevreler, dindar-mümin insanlar arasında geçti. İbadetin en yoğun deneyimlendiği dünyalarda araştırmalar yaptım, görüşmelerde- gözlemlerde bulundum. Tabii bu süreçte bilgi topladığım kadar, sesle ve görüntüyle belgeleme yapma ihtiyacı da duydum.
Ancak toplu, herkese açık, büyük ölçekli (bir bakıma “turistik”) etkinlikler, sohbet ya da zikirler dışında bu zor ve sıkıntılı bir işti. Çünkü ibadet, “sakıngan”dı. Dile getirmeseler, engellemeye kalkışmasalar bile insanlar, namaza durmuşken, ellerini açmış dua ederken ne fotoğraflanmak ne de kaydedilmek istiyordu.
Ben, dindar bir insanın ibadetini veya dini hassasiyetini “bilinçlice” seyir malzemesi yapma gibi bir motivasyon içinde olduğuna hiç rastlamadım. O yüzden de bu tür görüntüler kaydetme konusunda rahat olamadım. Bu, öyle basit bir şey değildi.

<video:260393>

Şimdi söz konusu ettiğimiz görüntülerden anlıyoruz ki artık gayet “basit” bir şey…
Çanakkale anması diye birkaç gündür ekranlarda dönüp duran o “reklam”a, onun içeriğinde karşımıza gelenlere bakın ve “özne”sinin ne olduğu üzerine düşünün!..
Vatan savunmasında can vermiş şehitler mi?
Onların bugüne kalmış acılı ama gururlu yakınları mı?
O savunmada canla-başla komutanlık yapmış Gazi Mustafa Kemal mi?
Ya da bugün böyle bir tarihe sahip olma bilinci, duygusu, övüncü içindeki millet mi?..
Yoksa filmin 1’inci dakika, 22’nci saniyesinde davudi sesiyle okuduğu şiirle, 2’nci dakika 33’üncü saniyesinden itibaren de şehitlikte ellerini açmış dua ederken görüntüsüyle ekrana gelen Recep Tayyip Erdoğan mı?

***

İzlerken tarihe, Çanakkale’ye, çocuk yaşta şehit düşen “15’liler”e dair çağrışımlar olmuş olabilir tabii zihninizde, içinizde… Ama başka, hatta daha öncelikli çağrışımlar yok mu? Hele ki seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde ve siyasi partilerin “reklam cıngılları” ortalıkta dolaşırken?..
Dinin kalple, ruhla, maneviyatla ilişkili olmaktan çıktığı, “görüntü” ile ilişkili bir politik- tüketim metaı haline geldiği nokta bu… Amacın tevekkül değil, temaşa olduğu bir nokta. İbadetin uhreviyata değil, siyasete, iktidara, “başkanlık” arayışlarına vasıta kılındığı bir nokta.

***

Filmde Cumhurbaşkanı’nın okuduğu şiiri dinlerken onun yıllar önce yine aynı ölçüde etkileyici ses tonuyla meydanlarda okuduğu, sonrasında mahkûmiyetine sebep olmuş meşhur dizeleri hatırladım: “Minareler süngü, kubbeler miğfer/Camiler kışlamız, müminler asker”.
Ama bu hatırlama, ekranda izlediklerim üzerine düşünürken şöyle bir “türev”e de maalesef götürdü beni:
Çanakkale sahne…
Mezarlar mekân...
Dualar piyes…
Şehitler aksesuar…

***

Evet, olan şehitlere olmuş.
Ah şehitler, biçare şehitler!..
Elbette ki (reklamın değil) Allah’ın rahmeti onların üzerine olsun!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları