Penguenleri ve Gezi’yi hatırlatan bir gece daha

06 Nisan 2015 Pazartesi

Fenerbahçe’ye saldırıyla ilgili yazılı ve görsel basında hissedilen bazı otosansür uygulamaları nedeniyle bir popüler-politik değerlendirme kaleme almamız “Müdüriyet” tarafından şiddetle arzu edildi. Bir Beşiktaşlı olarak biraz “zehir içme” kabilinden de olsa yazıyoruz!..

Fenerbahçe bir küresel güçtür. O yüzden olay, belki Türkiye’de olduğundan daha oylumlu şekilde dünya basınında ve televizyonlarında karşımızda.

Rize maçından dönen takımın otobüsüne pompalı tüfekle saçma yağdırarak şoförü neredeyse ölme noktasına, kafileyi de ölüm tehlikesine getiren “mahalli” güçler ise olsa olsa yerelin ve yerelliğin küresel karşısındaki aczini dışa vurmaktalar.
Hadise vuku bulduktan sonra televizyon kanallarının haber oluşturmakta sergiledikleri atalet, Gezi olaylarının ilk aşamasında “Penguenler”le sergilenene benzer bir tabloyu akla getirdi.

Olayı sıcağı sıcağına öğrenmek ancak FB TV, dijital medya ortamları (Twitter, facebook) ve yabancı medya organlarından mümkün oldu. Bizim Kanallarınsa bu dehşet verici olaya hayli “muvazeneli” yaklaştığını fark ettik.

Ne zaman ki (aynen Gezi olaylarının akışında olduğu gibi) bastırılamazlık, üstü-örtülemezlik, kayıtsız kalınamazlık noktasına geldi iş, ondan sonra haberi her kanalda görür olduk.

Sadece Lig TV’deki Maraton programında Şansal Büyüka, Mustafa Denizli ve Tümer Metin habercilik ve yayıncılık konusunda diğer kanallarla arasındaki farkı ortaya koydu.

Anında taze ve sıcak haberi aksettirme noktasında ikirciklilik, söz konusu medyanın işini bihakkın, yetkin ve “etik” yapmadığı/yapamadığı anlamına gelir. Bizi de Gezi sürecinde iktidar korkusu karşısındaki etik-medyatik zafiyetle aynı doğrultuda bir durumla karşı karşıya olduğumuzu düşünmeye yöneltir.

Futbol, bir popüler kültür olgusudur.

Futbol aynı zamanda oyuncusu, teknik direktörü, organizasyonu, endüstrisi ile bir küresel kültür olgusudur.

Ve bu ikisi ile bağlantılı olarak da futbol, bir seküler kültür olgusudur.
Böyle olduğu için Fenerbahçe, Türkiye’yi (dindar değil!) “dinbaz” bir politik-mutaassıp kültür cenderesine sokmak isteyen ceberut iktidar karşısında eşyanın doğası gereği ve tıpkı Beşiktaş-Çarşı gibi protest duruş sergiledi Gezi süreci boyunca, sonrasında, bugüne kadar...

Kimse yanlış anlamasın! Elbette Fenerbahçe bir kitle kulübü ve bu memleketin dindar-muhafazakâr kesimleri de onun taraftar yelpazesi içinde önemli yer tutmakta. Bununla birlikte Fenerbahçe “kurumsal” olarak “Hayat”ı zapturapta almak isteyen “dinbazlık” karşısında muhalif pozisyon almıştır ve bu, kendi taraftar kitlesinin büyük kısmı tarafından da tasvip görüp desteklenmiştir.

Aksini iddia eden varsa beri gelsin: Fenerbahçe sekülerdir, nokta!..

O yüzden Fenerbahçe’ye yapılan saldırı, özgür ve dünyevi bir “Hayat” hakkını savunan Gezi protestocularına “Palalılar” tarafından yapılan saldırıya eşdeğerdir.
Hatta Fenerbahçe’ye yapılan “yerel” saldırı, gelinlikle otostop yaparak dünya turuna çıkmış İtalyan barış elçisi sanatçıyı tecavüz edip öldüren zihniyetin motivasyonuna eşdeğerdir.

Ve hatta Fenerbahçe’ye yapılan saldırı, Hrant Dink katilinin beresiyle statları doldurup “Hepimiz Samastız” diye cinayete sahip çıkanların tepkilerine eşdeğerdir.

Böyle olunca başka ne denilebilir ki:

Ali İsmail Korkmaz

Fenerbahçe yıkılmaz!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları