Muktedire Müşfik Bir Dil: Etyen Mahçupyan

12 Nisan 2015 Pazar

CNN Türk’te “Ne Oluyor”da Şirin Payzın’la Etyen Mahçupyan buluşması artık mutat hale geldi. Neredeyse her ay bir tane izliyoruz.
Bu, dolaylıca bir “İcraatın İçinden” programı. Tabii Payzın, o tarz programlarda siyasi otoriteye genelde sorularıyla çanak tutan gazetecilerden farklı şekilde konuğuna asimetrik değil simetrik ve sorgulayıcı bir konumda durarak mesleğinin hakkını veriyor. Ama Başbakan Başdanışmanı Etyen Mahçupyan çok usta ve programı bir “İcraatın İçinden” havasına bürümeyi beceriyor.
“Söylem”e bakalım: Mahçupyan AKP’nin yaptıklarını, yandaş medyada alışık olduklarımızın aksine, ideolojik bir şövalyelikle değil “sosyolojik bir çelebilik”le savunmasıyla ayırt ediliyor. Şirin Payzın’ın hemen her sorusu karşısında ona bir haklılık payı teslim eden, sonrasında ise “ama” diye başlayan bir “sosyolojik” gerekçelendirme, daha doğrusu “sosyolojizm” eşliğinde ibreyi çevirip iktidar savunusuna giden bir strateji, Mahçupyan’ın söylemini biçimliyor.
Mesela gazete ve televizyonlarda iktidardan yana kavga edenler mi ödüllendirilmiş milletvekili aday listelerinde; Mahçupyan onları ekranlarda çok da takip etmediğini belirtiyor, “ama” sonuçta ataerkil bir toplumuz, vefa borcu önemli, her şey bir yana kavga ortamındayız, dolayısıyla “Ak Parti”nin kendisi için kavga edenlere yaptıklarının karşılığını vermesi de anlaşılır diyor.
AKP’de “Milli Görüş” kökenliler tasfiye mi edilmekte; “tasfiye” ne kadar statik bir bakış!.. Türkiye çok değişti, öyle ki bir sürü insan kendine Müslüman dese de hiçbiri birbirine benzemiyor, o yüzden “Ak Parti” neredeyse her gün farklı bir parti, daha doğrusu parti de değil “Hareket” ve bu misyonun içine kendinizi yerleştirebiliyorsanız varsınız, yoksa size teşekkür ediliyor.
Böyle akıyor: Aslında parti tabanı kavga istemiyor, “ama” kavgaya devam için neden olduğunu görüyor ve destekliyor. Taban, iktidarın herkesi suçlayıcı dilinin doğru olduğunu düşünmüyor, “ama” bunun içindeki “doğru”yu bulup çıkarıyor. Erdoğan’ın üslûbunu sert buluyor, “ama” haklı olduğunu düşünüp ona prim veriyor. İktidar amansız, “ama” bürokrasi direniyor da ondan; Ergenekon’u, Balyoz’u, “367” tartışmalarını, 27 Nisan e-muhtırasını, kapatma davasını da unutmayalım!..
Başbakan’ın basına akreditasyon talimatı sorunlu, “ama” gazeteciler kendini çok fazla siyasetçi gibi hissediyor, hükümet de onlara siyasetçi gibi davranıyor. Seçilmiş rektörü atamamak Kemal Gürüz olmak, “ama” hem hak verip hem de bunu kullanmamasını istiyorsanız o da Tayyip Erdoğan değil; çünkü hiç kimseye güvenmiyor, oyunun kurallarını değiştirmek istemiyor; zaten o kadar çok şey oldu ki bu ülkede, siyaseti psikoloji belirliyor; “Ak Parti” de yapayalnız ve riske girmiyor...
Bu şekilde Mahçupyan’ın söyleminin bir temel taşı “sosyoloji” ise diğeri de “analiz.” Ama nasıl bir analiz?..
Osmanlıca cevaplayalım, fiyakalı olsun: Tenkide değil tasdike matuf tahliller bunlar.
İktidara bakan, ama (bu da bizim “ama”mız) onun pratiğini eleştirmek ve sorgulamaktan ziyade haklılaştırmaya, ona koltuk çıkmaya yönelik analizler... Muktediri anlamaya, onunla duygudaşlık kurmaya, ona şefkatle yaklaşmaya davetkâr analizler...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları