MİT’in Hidayet ‘Milat’ı

07 Nisan 2015 Salı

TRT, MİT’le yatıp kalkar oldu. Geçen yıl sürümdeki “Kızılelma”dan ve onun başarısızlığından sonra şimdi yeni başlayan “MİLAT”la MİT’i “mitleştirme” yolunda bir denemede daha bulunuluyor. Ancak olmuyor, olamıyor.
Çünkü sadece bir “Teşkilat” güzellemesi/ yüceltisi ile yol alınınca vasat bir propaganda metni üretmenin ötesinde bir iş yapılmamış, kurgusal bir cazibe var edilememiş oluyor.
Devletin ideolojik aygıtı olmanın da bir raconu vardır.
En muhafazakâr ve statükocu kalpler bile kurguda biraz bozgunculuk, biraz terslik, biraz alt-üst olmuşluk arayışıyla atar.
Her şeyin dümdüz iktidarın vazettiği şekilde yapılandırıldığı bir kurguyu herkes alkışlarla, “yaşa-var ol-nur ol” nidalarıyla karşılar. “Helal- Adanalı Celal” çeker.
Ama kimse izlemez.
O yüzden işi bilenler, düzen koruyuculuğu, konformizmi, muhafazakârlığı bu kadar direkt, herkesin gözüne sokacak tarzda yansıtmamaya dikkat ederler. Bu mesaj, daha ziyade bilinçaltı şartlandırmalar şeklinde “subliminal” olarak verilir.
En bariz örnek “Homeland”dir. Aslında “MİLAT”ı izlerken format itibarıyla bir “Homeland” esinlenme ve etkileşimi olduğunu düşünmedim değil. Ama işin biçimi alınıp özü göz ardı edilmiş sanki...
Tüm dünyada izlenme rekorları kıran Amerikan dizisi “Homeland”, CIA’yı güzelleme yapmadan, yüceltiye gitmeden, yaldızlayıp parlatmadan “meşrulaştıran” bir yapımdır. İşin sırrı da buradadır. Küresel İslamcı terör kadar bir küresel devlet terörü de “Homeland”de sık sık eleştirel mahiyette kurguya yedirilir. Başarısızlık, beceriksizlik, zafiyet... Bunlar CIA cephesinde de sekans sekans karşımızdadır.
“Homeland”de CIA’nın dünyanın pek çok yerindeki faaliyetlerine benzer şekilde “MİLAT”ta da kahraman bir “MİT Timi”nin Ankara’dan yönetilen ve tabii “yeni- Osmanlıcı emperyal vizyon”la uyarlı küresel operasyonlarını izledik ilk bölümde. Ortadoğu’dan Afrika’ya... “Yeni Derin Devlet” methiyesi olacak şekilde. Ona “öteki” kılınmış “Batıcı”, “Paralelci” karakterizasyonlara reddiye, lanetleme üretir mahiyette.
Bölüm, “Yeni-Türkiye’nin çocukluk hastalığı” denilebilecek ne varsa onların ortalığa saçıldığı bir bohça gibi aktı gitti.
Bu kadarı “Kızılelma”da yoktu. Osman Sınav- Süleyman Çobanoğlu ikilisinin elinden çıkan o dizi, daha dengeli ve organik bir kurgusal akış içerisinde milliyetçi (ülkücü) muhafazakâr bir izlekte yol almaktaydı.
“MİLAT” ise bölük-pörçük, tak-yapıştır nev’inden dağınık başlangıcı içerisinden konuşmak gerekirse daha katışıksız şekilde İslamcımuhafazakâr izlekte olacak gibi görünen bir dizi.
“Kızılelma”da bir “James Bond” esintisi olduğunu öne sürmüştük; başkahramanı “Murad Altay”ı (Furkan Palalı) “dini-cinsi ulu bir Bond” diye de tanımlayarak...
“MİLAT” için de “Homeland” esintisi veriyor dedik ya, onu da olsa olsa “hidayete ermiş bir Homeland” şeklinde nitelemek düşünülebilir.
Ama tabii bu esas MİT’in, daha doğrusu en derinine kadar devletin hidayete erdirildiğine ikna etmeye yönelik bir kurgusal manipülasyon denemesi.
Bakalım ne ölçüde ilgiye mazhar olacak?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları