Jon Snow ölmedi, kalbimizde yaşıyor!

04 Ağustos 2015 Salı

 (Uyarı: Metin, Spoiler kapsamındadır)

“Game of Thrones”un bu sezonki acı sürprizi en sonda Jon Snow’un ölüme yolculuk sahnesiydi. Öyle ki dizinin müptelaları, özellikle de Jon’a meftun (“fan”) hiç kimse onun öldüğüne inanmak istemedi ve yeniden dirileceğine dair muazzam bir kehanet bombardımanı ortalığı kapladı.

Bu nedenle önceki gün dizinin yapımcı şirketi HBO’nun başkanı Michael Lombardo duruma netlik kazandırma ihtiyacı hissetmiş olacak ki “Gördüğüm, duyduğum, okuduğum her şeye göre Jon Snow gerçekten öldü” dedi.

Kit Harington tarafından canlandırılan Jon Snow karakteri, ana eksen itibarıyla bir feodalite fantezisi olarak izlediğimiz Game of Thrones kurgusunun şimdiye değin ayakta kalabilmiş, ön plândaki üç “iyi” karakterinden biriydi. Diğer ikisi, kral babası katledilince kötü bir dönem geçirmiş, ama sonra alevlerin içinden üç ejderhanın annesi olarak çıkıp yükselişe geçen Daenerys Targaryen (Emilia Clarke) ile Lannister soyunun tek iyisi ve dizinin en “akil” karakteri cüce Tyrion Lannister (Peter Dinklage).

İlk sezonda karşımıza başrolde pirüpak iyi bir karakter olarak çıkan “Kış Tepesi”nin lordu Ned Stark’ın (Sean Bean) gayrimeşru oğlu Jon Snow, ülkenin sınırındaki “Buz Duvar”ın dibinde koruyuculuk yapan “Gece Nöbetçileri”ne katılırken sezonun son bölümünde babası da aynen şimdiki gibi hepimizi şokla sarsacak şekilde ölüme yollanmıştı. Jon, izleyen sezonlarda “Buz Duvar”ın orada bir dolu zorluk ve tehlike içinden çelik gibi çıkıp komutanlığa kadar yükseldi. Ve tam herkes ona umut bağlamışken dizi bu ölümle bir kez daha hepimizi kötü vurdu.

Ben de ne yalan söylemeli, bayağı sarsıldım! O yüzden onun efsanevi şekilde dirilip karşımıza geleceği kehanetlerine hayli meyyaldim. Özellikle de krallığa hevesli Stannis Baratheon’u (Stephene Dillane) ölüme sürükleyen büyücü, “Kırmızı Rahibe” Melisandre’nin (Carice von Houten) onu “Uzun Gece”yi sona erdirmiş efsane kahraman “Azor Ahai” (Vaat Edilmiş Prens) kılacağı ihtimaline… Ama HBO başkanının sözleri gönlümden geçeni kırdı döktü!

Madem öyle artık gönlümüzden değil, aklımızdan geçeni söyleyelim!..

George R. R. Martin’in roman serisi “A Song of Ice and Fire” ve ondan uyarlama “Game of Thrones”un ayrıksı başarısı, biraz da Joseph Campbell’in “monomit”ine kafa tutmaktan geçiyor. Mitlerin insan dünyasındaki yeri üzerine araştırmaların en önde gelen ismi olan Campbell’in abide eseri “A Hero With A Thousand Faces” (Türkçeye “Kahramanın Sonsuz Yolculuğu” olarak çevrildi), bize tüm kültürlerin efsane, destan veya hikâyelerinde mevcut bir evrensel örüntü, yani “monomit”ten bahseder.

Halkbilim ve antropolojinin temel konu başlığı “geçiş ritleri”nden beslendiği söylenebilecek bu kurgusal yapılanma, karşımıza üç aşamalı yolculuktan geçmiş bir “kahraman” çıkarır: Önce ehemmiyetsiz ve aşağı yaşam koşullarından “kopuş”; sonra zorluk, tehlike ve imtihanlarla dolu bir “geçiş” süreci; nihayet bilgi, deneyim, olgunluk ve güç kazanmış olarak “dönüş”, yahut yeniden-doğuş.

Hollywood, Campbell’in bu “monomit”inden çok beslendi. Eseri, yönetmen ve senaristlerin başucu kitabıdır. Eskiden yeniye pek çok filmde izleri görülür. “Yüzüklerin Efendisi”, “Yıldız Savaşları”, “Matrix” sadece birkaç örnek.

Ama “Game of Thrones” böyle değil. O, Jon Snow’u Campbell’in ilk aşamasından geçirdi, ikinci aşamaya soktu, ama üçüncü aşamaya tam hazır derken söktü aldı! Aslında bu sezon benzer bir durum, Lord Stark’ın delişmen küçük kızı Arya Stark’ın (Maisle Williams) kör olması noktasında da yaşatıldı seyirciye. Kim bilir Daenerys Targaryen ve Tyrion Lannister’ın başına ne çoraplar örülecek?!

Dizi, hayal endüstrisinin en önemli ahdini bozuyor; seyirciyi ruhsal ve moral bir rahatlıkla filmden ayırmak bu… “Game of Thrones” bunu yapmıyor ama içeriği ejderhalar, cadılar, ecinniler, devlerle yüklü bir Ortaçağ fantezisini bu kadar gerçekçi kılması da belki bununla bağlantılı. Bir dizi oyuncusunun önceki yıllarda belirttiği gibi, “bu dizide hiç kimse güvende değil”. Feodalitede de hiç kimse güvende değildi ve söz konusu tarihsel dönemi ayırt eden bu gerçeklik, en beklenmedik, acı ölümlerle dizide yüzümüze çarpılıyor belki de…

Yine de Jon Snow dirilse keşke!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları