Erkeklik ve şöhret

03 Eylül 2017 Pazar

Değerli dostum, gazeteci-yazar Ahmet Tulgar’ın tarihe geçmesi gereken bir yazı başlığı vardır: “Erkekler baştan yeniktir” şeklinde…
Yazı, Fatih Terim’in 2003’te Galatasaray teknik direktörüyken Beşiktaş derbisinde kendisine yönelik küfürlü tezahürata karşı tribünlere yaptığı el hareketine ilişkindir.
Terim, yüzü sahaya dönük halde sağ kolunu arkaya doğru kaldırmış, başparmağını ikinci ve üçüncü parmakları arasına sokarak tribünlere uzatmıştı.
Ahmet, bu hareketin ne ölçüde etkili olup olmadığını, aynı anlama gelen diğer hareketlerle karşılaştırmalı şekilde ilginç bir açıdan tartışıyordu. Sonuçta da sağ kolu sol avuçta “şak” diye kaydırarak yapılandan parmaklarla cinsel organı avuçlamaya kadar açılan yelpazede tüm bu hareketlerin aslında “erkeğin çaresizliği ve yetersizliğine işaret” olduğunu ileri sürüyordu.
Yazıyı şöyle noktalamıştı: “Bütün erkekler daha işin başında yeniktir. Adı ‘Fatih’ olanlar bile” (“Milliyet Popüler Kültür”, 7 Kasım 2003).

***

Gerçekten, bir erkeğin yaşamı, hiç tamamına erdirilemeyen bir “erkeklik” uğruna, hiç son bulmayan bir mücadele içinde geçer.
Erkekliğin her an “elden gitme” kaygısı, hayat boyu her ortam ve ilişkide erkekle beraberdir.
Erkeğin “erkekliği”, cinsel organının “iş yapar”lığından tuttuğu takımın başarısına kadar, evde, işte, sokakta, her yerde sınama ve tehdit altındadır.
O yüzden diyoruz, erkeklik en çok erkeği ezer!..
Fatih Terim’i de bol bol ezdi.
En son, kendisinin ifadesiyle “ailenin en büyüğü” olarak, damadının ablasının Çeşme-Alaçatı’da işlettiği mekânın yanındaki kebap salonunun sahibiyle yaşanan çekişmeye “erkekçe” müdahil oldu o.
Lâkin aynı kararlılıkta bir “erkeklik” duvarına da tosladı. Dükkândakiler, kamuoyunun gündemine gelecek bir karşılık verdiler.

***

Ancak Terim cephesinde “erkeklik” kadar hassas bir diğer kimliksel dinamik vardı ki bu da “şöhret”ti.
Ve Terim’in “erkeklik gösterisi”nin şöhretle titreşimli şekilde son derece ilginç bir “çarpan etki”si olduğunu dün önümüze gelen matrak mı matrak haberden anlıyoruz.
Bir grup üniversite heykel bölümü öğrencisi, uluslararası spor bahis sitesi “YouWin” (“Sen Kazandın”) desteğiyle Terim’le kapışan dükkân sahibi Selahattin Aydoğdu’nun heykelini yapmış.
Heykel, Alaçatı’da restoranın önüne dikildi. Üzerinde de “Türk futbolunun kaderini değiştiren adam, Selahattin Aydoğdu” yazılı.
Demek ki nasıl “erkeklik erkekliği çekti”yse şöhret de “şöhret”i çekti ve Aydoğdu meşhur oldu!..
“Böyle bir sürprizi beklemiyordum, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” demiş heykelin yanında neşe içinde poz verirken…

***

Olay, Fatih Terim’in karizmasını çizip onca yıldır inşa ettiği şöhrette aşınma yarattı mı, yarattı. En azından kamuoyu, onun Milli Takım’dan istifasını bu olaya bağlıyor mu, bağlıyor.
Fakat diğer taraftan, onun gibi şöhretli birinin bu “erkeklik oyunu”, ona mukabelede bulunana da şöhret “bulaştırdı” mı, bulaştırdı.
Çünkü nasıl ki “erkeklik”, onu “taşıyan” erkekten bağımsız ve onun üstünde işleyişe sahip bir iktidar şebekesi ise şöhret de aynı şekilde meşhur olana dışsal, ondan bağımsız işleyişe sahip bir kültürel örüntüdür.

Erkeklik oyununda iktidar, aslında erkeklik gösterisinde bulunan erkeği izleyen gözlerdedir; binlerce, milyonlarca, milyarlarca çift gözde…
“Erkeklik” uğruna ne yaparsanız, o gözleri tatmin etmek için yaparsınız.
Şöhret de öyledir. Meşhur denilen her kimse, onu tanıyıp bilenlerin gözleri, zihni, dünyasıdır onun “dölyatağı”
Yani şöhret, bir bakıma “sıradan” olanların bayıla bayıla oynadığı bir oyundur. “Meşhur” da bu oyunda “oyuncak”
Şimdi bir grup heykel öğrencisi marifetiyle Kebapçı Aydoğdu’nun (hayli kıdemli bir başka şöhrete haset ve hıncın da itkisiyle) oyuncak yapılışını izliyoruz!..
Vatan Şaşmaz - Filiz Aker” olayında da yazdık, her canlı şöhreti tadacaktır; Andy Warhol’un dediği gibi, ortalama 15 dakikalığına da olsa…
O yüzden şimdi Alaçatı’da el çabukluğu marifetle oturtulmuş olanın üzerine tüy dikercesine bir başka heykelin konulacağı günler de çok geçmeden gelecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları