Erdoğan neden ‘Atatürk’ demekten kaçınıyor?

10 Kasım 2015 Salı

Çünkü İstiklâl Harbi’nde Kuva’yı Milliye’nin komutanı olan Mustafa Kemal’i kabul ediyor. Ama ısrarlı bir Batılılaşma politikası izleyerek ülkeden İslâm’ın köklerini koparmaya çalıştığı düşünülen Atatürk’ü kabul etmiyor…

Çünkü milleti “Hilafet”in selameti yolunda savaşmaya çağıran Mustafa Kemal’i tanıyor ve minnetle yâd ediyor. Ama halifeliği kaldıran ve laikliği getiren Atatürk’ü tanımıyor, adını da zikretmek istemiyor…

Çünkü başbakanlık döneminden beri kullandığı makam odalarında hep en tercih ettiği portresiyle “Kalpaklı” Mustafa Kemal’i benimsiyor. Ama fesi yasaklayıp şapkayı giyen ve giydiren Atatürk’ü reddediyor…

Çünkü Allah adına işgal kuvvetleriyle cihat etmiş ve bu itibarla “Gazi” sıfatını da layıkıyla kazanmış Mustafa Kemal’i rahmetle anıyor. Ama o mücadeleyi verirken meşruiyetini dayandırdığı Osmanlı’yı tarihe gömdüğünü düşündüğü ve “Türklerin Atası” anlamını haiz soyadıyla tarihteki yerini alan Atatürk’ü bu isim altında mümkün mertebe telaffuz etmekten kaçınıyor…

Diye tahmin ediyoruz; Cumhurbaşkanı’nın dün basına yansıyan ve Atatürk’ün 77’nci ölüm yıldönümü vesilesiyle yayımladığı “Atatürk’süz”, içinde hiç Atatürk adı geçmeyen 10 Kasım mesajına binaen…

***

Söz konusu yaklaşım, yani “Mustafa Kemal”i tanırken “Atatürk”ten kaçınmak, uzak durmak, konuyla ilgilenip üzerine kafa yormuş pek çoklarınca bilindiği gibi, Türkiye’de İslâmi kesimin pek çok kulvarında hep karşımıza çıkmış bir stratejidir.
Ben bu stratejiyle 1990’ların başında gerçekleştirdiğim ve yakınlarda vefat etmiş Nakşibendi şeyhi Nazım Kıbrısi’nin çevresi üzerine olan araştırmada bolca karşılaşmıştım. Yukarıdaki örnekleri de esasen o araştırmada karşıma çıkan verilerden devşirdim.

Mesela müritlerinden birine göre Şeyh Nazım bir konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştır:

Kalpak giyen ve milleti İslâm adına mücadeleye çağıran Mustafa Kemal’i kabul ediyor ve minnet duyuyoruz. Ama fesi ve Arap harflerini yasaklayan ‘Öteki’ni tanımıyoruz.

***

Görüldüğü gibi Şeyh, söz Atatürk’ün ismini zikretmeye geldiğinde, bu kaçınılmazlaştığı noktada, “öteki” diyerek çıkış yolunu bulmakta.
Burası manidardır.

İslâmcı-Osmanlıcı zihniyette “Atatürk”, “Mustafa Kemal”in ötekisidir. En hafif ya da yumuşak deyişle de “istenmedik” bir öteki...

Bu fikriyat ve hissiyat Atatürk’ü böylesi bir ikiye bölünmüşlük hali içerisinde değerlendirip takdim eder.

Bu bugün de devam etmektedir ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yayımladığı mesaj dikkate alındığında onun da Atatürk hakkında böylesi bir kanaati paylaştığı söylenebilir.

Bir tarihsel şahsiyet olarak Atatürk’e ilişkin böyle bir “ikiye bölme” işlemi, diğer deyişle bir “ikili karşıtlık” arzı söz konusuysa eğer, Cumhurbaşkanı’nın mesajı, içeriğindeki tüm birlik-beraberlik vurgularına rağmen millet nezdinde (içinde bulunduğumuz durum da ortada olduğu üzere) sadece bölünmeye yönelik gidişatı katmerlendiren bir işlev taşıyacaktır.

Bu düşüncelerin “spekülasyon” olarak kalması, en büyük dileğimiz! Umuyorum ki bugün Anıtkabir’de imza defterine yazdıklarıyla Cumhurbaşkanı, beni yanıltır!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları