'Düzen'leyen Erdoğan, düzeltmen Davutoğlu

24 Kasım 2015 Salı

Başbakan Ahmet Davutoğlu iki hafta önce işçi, memur, esnaf, çiftçi ve işveren temsilcileriyle Çankaya Köşkü’nde bir toplantı yaptı. Orada dile getirilenlerin ortak paydasında Cumhuriyet olarak bizim 1 Kasım 2015 seçimlerinin hemen sonrasında öne çıkmış görüşlerimizin tescilini bulmak mümkündü.

Biz, seçim sonucuna ilişkin olarak “korkunun iktidarı”, “korkunun zaferi” gibi başlıklar atmıştık

Başbakan’la görüşenler de ülkeye hâkim olan “korku iklimi”nden yakındılar. Bir “korku imparatorluğu”na gidişe yönelik endişelerini dile getirdiler.

Davutoğlu da bundan sonra görevlerinin tansiyonu düşürmek olduğunu ifade etti.

                                                       ***

Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı konumundaki kişinin seçim sonrası oluşan yeni resmipolitik iklimde yerinin ne olduğuna ilişkin hanidir önümüze çıkan işaretlerin tipik örneği bu: Bir “düzeltmenlik” pozisyonu!..

Aslında “düzenleyici”, düzen sağlayıcı olması gereken yürütme erkinin başındaki şahsiyete 1 Kasım-sonrası “Yeni Türkiye”de fiili olarak biçilen bu pozisyonu netleştiren başka örnekler de hanidir önümüzde.

Birileri şiddet ve dehşet sarmalında “korku”yu hâkim kılan bir “düzen”lemeye gidiyorsa çok geçmeden Başbakan’dan bir “düzeltmenlik” pratiğinin sergilenişini izliyoruz.

Kolluk kuvvetlerinden başörtülü kadınlara kelepçe, Beyoğlu’ndaki gençlere kötü muamele mi?..

Başbakan talimat verdi, inceleme başlattı!..

Manisa valisinden bu kelepçeleme olayına ilişkin, özrü kabahatinden büyük, “Başörtülü kadınların toplum içerisinde olumlu imajı vardır” şeklinde sözler mi?..

Davutoğlu, “Bunlar maksadı aşan ifadeler” dedi ve derhal talimat verdi!..

Daha eskileri var. Şırnak’ta ölü ele geçirilmiş bir PKK’linin arabanın arkasına bağlanıp sokaklarda sürüklenmesi mi?..

Başbakan tasvip etmedi, idari ve hukuki soruşturma başlatılması için gerekli talimatları verdi!..

Yüksekova’da ters kelepçelenip yüzükoyun yere yatırılmış insanlara “Türk’ün gücünü göreceksiniz! Ne yaptı ulan bu devlet size” diye bağırıp hakaretler yağdırarak (aslında trajikomik şekilde devletin onlara ne yaptığının cevabını da veren) özel tim komutanının görüntüsü mü internette?.

Davutoğlu yine talimat verdi, inceleme başlattı!..

***

1 Kasım sonrası ortaya çıkan “Yeni Erdoğan Dönemi”ni karakterize eden tablo bu.

Bu tablodan anlıyoruz ki Davutoğlu dönemi diye bir şey yok.

1 Kasım seçimlerini kazanan da (bir “yeni lider” yaratma gayretkeşliği içinde ne kadar aksi iddia edilirse edilsin) Davutoğlu değil.

Tayyip Erdoğan olduğu müddetçe bir yeni liderin ne boy vermesi, ne de filizlenmesi mümkün.

Seçimi de ne Davutoğlu, ne de onun liderliğinde bir “siyasi parti” hüviyeti ve pratiğiyle yurt sathında faaliyet göstermiş AKP kazandı.

Seçimi kazanan, 5 ay gibi kısa bir zamanda 5 milyonluk oy patlamasını bir “korku patlaması” ile bağlantılı gerçekleştirmiş olan devlettir.

***

AKP’den kazandı diye söz edilebilecekse eğer, bu ancak onun bir “devlet pratiği” olarak aramızda bulunduğu mülahazasıyla yapılabilir.

AKP bir “parti-devlet”tir. Erdoğan’da tecessüm eden bir parti-devlet.

Ülkeyi de Erdoğan adına devletin güvenlik aygıtı yönetmekte. Bu nedenle başkanlık tartışmalarının önünü açmak da gereksiz. Fiili durum zaten başkanlık.

***

 

Bunun en çarpıcı örneğini geçen haftaki G20 Antalya zirvesinde ibretle izledik.

2008’den beri gerçekleştirilen zirveye her yıl ülkenin “yöneticisi” konumundaki başbakanla katılmış Türkiye, Erdoğan cumhurbaşkanı olduktan sonra geçen yıl da Avustralya’da düzenlenen zirvede Başbakan Davutoğlu tarafından temsil edilmişti.

Ancak bu yıl durum değişti. G20’de baştan sona Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı izledik. Davutoğlu sadece sona doğru bir resepsiyon ile göründü ortalıkta. Kim bilir belki de “Yahu bu ülkede işbaşında başbakan yok muydu” diyebileceklere karşı durumu kurtarmak için...

Yani anlayacağınız, son anda yine “düzeltmen”lik!..

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 zirvesinin “Türkiye zirvesi” olarak sergilediği performans, 1 Kasım sonrası kristalleşen “parti- devlet” düzeninin ve fiili başkanlık sistemi uygulamasının fazla söze hacet bırakmayan bir görüntüsü.

Davutoğlu’nun böylesi bir siyasi kompozisyon içinde kendisini en fazla gerçekleştirebileceği alan, olsa olsa yine de dış politika zeminidir.

Özetle Başbakan Davutoğlu’na “Erdoğan Türkiyesi”nde düşen, hem içeride hem dışarıda “parti-devlet”in şiddetinden ve celalinden endişeye kapılan çevrelere yatıştırıcı mahiyette “düzeltmen”lik yapacak gibi görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları