Dinbaz için cami, oyuncaktan ibarettir!

23 Nisan 2017 Pazar

Organize dindarlığın ne demek olduğunu anlama ve anlatma yolunda çarpıcı bir örnek önümüze düştü iki gün önce. Cengiz İnşaat’ın sahibi Mehmet Cengiz’e satılmış İstanbul, Maltepe-Dragos’taki hazine arazisinin imar plânından son anda çıkarılmış cami (dinî tesis alanı) ile...

Cumhuriyet’te Aykut Küçükkaya’nın haberinden ayrıntılarını öğrendiğimiz ibretlik hadise şu: Mehmet Cengiz 2008’den bu yana Maltepe’de imarsız hazine arazilerini şirketinin bünyesinde topluyormuş. Elbette “kentsel dönüşüm” adı altında sürdürülen bu ticari faaliyette Cengiz, Tayyip Erdoğan’ın başbakanken başkanlığını yaptığı Özelleştirme Yüksek Kurulu’ndan Dragos mevkiindeki taşınmaza da satış onayı almış.

Söz konusu toprak üzerinde konut ve ticaret alanları (hiç şüphesiz AVM’ler!) yaparak bir inşaat yığışmasının önünü açacak Cengiz’e engel olarak başka örneklerde karşımıza bolca çıkan ormanların, ağaçların, parkların yerine ne çıkmış?..

Cami çıkmış!..

Ve tabii dinle ilişkisini, “düzen” tutma, tutturma yolunda bir araçsallaştırmaya indirgemiş dinbaz ekonomi-politik anlayış, orman söz konusu olduğunda ne yapıyorsa cami için de aynısını yapmakta hiçbir sakınca görmemiş.
İnşaat mevzubahisse cami teferruattır demiş!..

***

Nasıl mı?

Şöyle: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Cengiz Holding’in aldığı arsalara ilişkin askıya çıkan imar plânında bulunan “dinî tesis alanı” düzenlemesiyle ilgili 6’ncı maddenin üzerini çizmişler.

Böylece belediye meclisinden geçen bölge plânında yer alan cami alanı yok edilmiş!..

CHP’li meclis üyeleri, bölgenin ihtiyacı var diye plâna işlenen cami alanının daha sonra, bir iddiaya göre “Cengiz’in ricası üzerine” çıkarılmasının nedenlerini soruyorlar.

17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında ifşa olmuş o korkunç “Milletin a.... koyacağız” ifadesiyle maruf ve de meşhur Mehmet Cengiz için cami alanını plândan çıkaran AKP’li belediye tutumunun arkasında hangi siyasilerin ve bürokratların olduğu da soruluyor.

***

Dinbazlık böyledir! Din, onda amaç değil araçtır. Özne değil nesnedir. Dayanak değil oyuncaktır.

Dinbaz dini iyi bilir. Dinî eğitim almıştır, dinde uzmandır, yetkindir, seçkindir.
Lâkin bu hususiyetlerini
“yalandünya”ya (“Masiva”) tamah ve tenezzül doğrultusunda seferber eder, işlerliğe sokar, hayata geçirir.

Dinbaz, kelimenin tam anlamıyla “dinleoynayan” demektir.

Yeri gelir, laik/seküler toplumdan intikam alma yolunda Cumhuriyet’in simge mekânlarına, İstanbul’da Taksim’in, Ankara’da Kızılay-Güven Park’ın ortasına, ihtiyaç olup olmadığına bakmaksızın cami oturtmaya kalkışır.

Ama işte yeri geldiğinde de para, kâr, kazanç, yani dünyalık doğrultma yolunda caminin üzerini çiziverir.

Hoparlörlerle desibel patlaması yapılarak güzelim ezanın gürültüye dönüştürülmesinden yakınanları din düşmanı ilan eder.

Amma velâkin, “Milletin a.... koyacağız” demiş işadamlarının doymaz inşaat iştahına teslim olup desibeli sıfırlar!..

***

Dinbazlık böyledir! “Şefaat ya Resulullah” demez, “İnşaat ya Resulullah” der.
Onun kutsalı, camilerden ziyade cami minarelerini dahi gölgede bırakacak şekilde kentin her tarafından tüm çirkinliğiyle boy gösteren inşaat vinçleridir.

Secdede üzerine kapanılan toprağın orasına burasına vicdansızca öbek öbek boşaltılmış hafriyatlardır. 

Yaradanın var ettiği ağaçların katliyle boşalan ormanlarda bir başka orman olarak insafsızca yükselen betonlardır.

***

Evet, dinbazlık böyledir! Mabudu beton, ibadeti inşaat, seccadesi hafriyattır. Dindar, dini iyi bilip ona sahip olan, sahip çıkandır.

Dinbaz, dini iyi bilse de onunla oynayan, onu oyuncak yapandır.

Din, dindarın seciyesidir.

Ve din, dinbazın sermayesidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları