Bir ‘kürtaja hayır’ komedisi!

11 Aralık 2015 Cuma

Kanal D’de yeni başlayan “Hayat Mucizelere Gebe”, hacimli bir kamu spotu hissi yarattı bende.

Aslında izlediğimiz, Amerikan yapımı “Jane the Virgin”den adapte bir romantik komedi. Kamu spotu hissini veren ise birkaç yıl önce iktidar tarafından önü açılıp ortalığı sert tartışmalara boğduktan sonra soğumaya terk edilmiş kürtaj meselesini yeniden ısıtıp önümüze koyan bir tematik vurguya sahip olması.

Masum ve bakire” bir genç kızın anne ve anneannesiyle fakir ama neşeli ve “iffetli” sürdürdüğü yaşamı, beklenmedik bir tıbbi kaza ile sekteye uğrar. Rutin muayene için bir hastanenin jinekoloji ünitesine giden bakire kızımız İnci (Damla Colbay) doktorun bir anlık dalgınlığı sonucu yapay döllenmeye maruz kalır.

Spermler” (tahmin edileceği gibi) zengin bir adam olan otel sahibi Engin’e (Yiğit Dikmen) aittir. Üstüne üstlük İnci de aynı otelin sıradan bir çalışanı olup patronu Engin’le yolda yürürken bir çarpışma sonucu kaza ile tanışmış ve papaz olmuştur. (Daha sonra onların geçmişte de karşılaştıklarını ve aralarında aşk kıvılcımlarının çakmış olduğunu öğreneceğiz ve belli ki dizi, İnci’nin evlilik hazırlığı içinde olduğu bir polis olsa da bu aşkı yeniden ısıtacak.) Ama şimdiki “kaza” çok daha büyük ve artık “patronun çocuğu”nu karnında taşımakta.

Dahası var: Patronumuzun artık birlikte olmak istemediği, boşanmak için can attığı haris ve hain karısı Didem (Burcu Binici) kocasını hem çatır çatır aldatmakta, hem de onun servetinden mahrum olmamak için plânlar yapmaktadır. Bu amaçla, epeydir kanser tedavisi gördüğü için spermleri kullanışsız hale gelmiş kocasının bu tedavi öncesinde dondurularak emniyete alınmış spermlerini ondan gizlice rahmine zerk etmek için harekete geçer. İşte yanlışlıkla İnci’ye enjekte edilen bu spermlerdir.

Dönelim İnci’ye ve ailesine: Anneanne, anne ve kıza baktığımızda tam anlamıyla bir “tez-antitez-sentez” ilişkisi var karşımızda. Son derece dindar muhafazakâr bir annenin kızı olsa da gayet uçarı ve cilveli bir kadın olan Süheyla (Hande Ataizi) İnci’nin annesi. O, gençliğinde meşhur olma hevesine kapılmış, şarkıcılık yarışmalarına katılmış, orada gönlünü çapkın ve hırt bir delikanlıya kaptırmış, sonrasında da karnında bir “gayri meşru” çocukla kalakalmıştır.

İnci, bu ilişkinin ürünü ve o da şimdi ne karakter ne de kader olarak hiç benzemek istemediği annesi gibi bir gayri meşru çocuğa gebe!..

Tabii ki önümüze kürtaj seçeneği konulur ve anneanne Esma (Işıl Yücesoy) buna “büyük günah” tepkisiyle karşı çıkar. Üstelik aynı zamanda bu onun için bir bakıma da “günah çıkarma” fırsatıdır. Çünkü kendi kızının gayri meşru hamileliği karşısında çocuğun alınmasını istemiş ama Süheyla kıyamayıp İnci’yi doğurmuştur. Şimdi anneanne, torununun kürtaj olmasına karşı çıkmakta, Süheyla ise babasız çocuk büyütmenin zorluğunu iyi bildiği için kızının aynı duruma düşmesini istememekte, kürtajı onaylamaktadır.

Elbette anlaşmazlığa son noktayı İnci koyacak ve içindeki cana kıyamayıp son anda kürtaj masasını terk ederek çocuğu doğurmaya karar verecektir.

Sonuçta “Kürtaj cinayettir” sloganıyla şekillenen kampanyalara katkı mahiyetinde bir kurgu ile karşı karşıyayız. İstenmedik, hatta tecavüze dayalı gebeliklerin bile sona erdirilmesine karşı çıkan püriten Müslümanları ve siyaset erbabını hoşnut edecek bir yapım bu.

Ancak büyük ihtimal, izleyen ve çoğunluğu kadın seyircide bir romantik komediden beklenmeyecek ölçüde hüzün ve iç burukluğu da yaratacaktır. Çünkü iktidarın başlattığı kürtaj karşıtı kampanyada ısrar edilmemesinin en büyük nedeni, uygulamanın dindar-muhafazakâr camiada bile yaygın olmasıydı.

Dolayısıyla bir romantik komedi için biraz “ağır” bir tema bu. 
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları