Ayakkabı kutuları doldukça imam hatipler boşaldı!

03 Eylül 2015 Perşembe

“AKP Türkiyesi”nde dinin ne hallere düşürüldüğüne dair hiçbir örnek, dünkü Cumhuriyet’in eğitim sayfasındaki tablo kadar çarpıcı olamaz!..
Sayfanın alt yarısı iktidarın eğitimi dinselleştirme yahut “muktedir” ağzıyla söylenecek olursa dindar nesil yetiştirme ameliyesinin doludizgin yol aldığını işaret eden gelişmelere ayrılmış. Yeni dönem öğretmen atamaları için belirlenen branşlara göre kontenjan sıralamasında din kültürü ve ahlâk bilgisi, 3 bin 819 rakamı ile ilk üçte. Matematik, fen bilimleri, Türkçe gibi branşlarda ise rakamlar oldukça “tasarruflu”.
Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Demir de “aslan payı”nı yine din kültürü ve ahlâk bilgisi öğretmenlerinin kaptığını söylüyor ve fizik branşında 512, kimyada 587, güzel sanatlarda 568, müzikte 700 kontenjan veren MEB’in birtakım “bilinçli” planlamalarla din kültürü ve ahlâk bilgisi alanında öğretmen açığı varmış gibi gösterdiğini ileri sürüyor. Bunun, eğitimi dinselleştirmenin açık göstergesi olduğunu da ekliyor.
Siyasi iktidar sahiplerinin bu uygulamasına toplum ne karşılık veriyor peki? Habire giderek muhafazakârlaştığı söylenen Türkiye toplumunun nabzına göre verilen “şerbet” mi acaba bu mebzul miktardaki din öğretmeni kontenjanı?..
Bunun cevabını sayfanın üst yarısındaki haberden öğreniyoruz: “İmam hatipler dolmuyor” başlığı altında Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş (TEOG) ikinci nakil sonrası İstanbul’daki okullarda boş kalan kontenjanların mebzul miktarının ise imam hatip liselerinde (İHL) olduğu kaydedilmekte.
Haberde yer alan tablo, sayfanın alt yarısında okuduklarımıza tam anlamıyla zıt bir durumu, toplumsal gerçek olarak karşımıza çıkarıyor. İstanbul’da İHL’lerde 7 bin 800 boş kontenjan söz konusuyken MEB’in öğretmen atamalarında kesenin ağzını kısıtlı mı kısıtlı açtığı fen bilimleri, Türkçe gibi branşlardan beslenen fen ve sosyal bilimler liselerinde kontenjan açığı 2 (yazıyla, iki!)... Ankara ve İzmir’de ise bu liselerde hiç boş kontenjan kalmamış.
Şimdi TEOG son nakil döneminde pek çok ilçede öğrenciler ya çok uzak yerlerdeki okulları ya da naçar İHL’leri tercih edecek. Ve ne acı ki iktidarın dindar nesil yetiştireceğiz diye İHL’lere boğduğu memlekette toplum, dindarımuhafazakârı da dâhil olmak üzere, çocuklarını bu okullara ancak mecburiyetten, başka seçeneği-çaresi kalmadığı için istemeye istemeye gönderecek.
Acaba bunu mu istediler? Yani biz imam hatip açalım ya da mevcut okulları onlara dönüştürelim de sayısı sınırlanan diğer okullar dolunca millet sıkışsın ve mecbur kalıp gelsin diye mi düşündüler dersiniz? Çocuklar gönülsüz, mutsuz şekilde gelip zorlana zorlana dinî eğitim alsınlar diye?..
Bu “dinbaz”lıktan çıkacak dindar neslin kime ne hayrı olur acaba?!
İlginç olan şu ki bu ülkede AKP iktidarı öncesinde imam hatiplere yönelik, kendi seyrinde (resmi ya da sivil laik kesimleri de ürküten, endişelendiren) bir toplumsal akış söz konusuydu. Fakat burada, diğer devlet liselerinin “başıboşluk” sonucu olumsuz davranışlara, kötü alışkanlıklara ve suça daha fazla risk teşkil etmesi karşısında, “Çocuğum hiç olmazsa imam hatipte güvende olur” düşüncesinin temel itki oluşturduğunu kaydetmek gerekir. Yani dinî olmaktan çok “sosyolojik” bir nedenle imam hatiplere, özellikle yoksul kesimlerden bir toplumsal rağbet söz konusuydu.
Öyle görülüyor ki AKP bu “sosyolojik” olguyu bastıran “politik” bir dinbazlıkla ülkeyi İHL’lere boğdukça o toplumsal akışı da bozdu. “Dinde zorlama yoktur” ayetini hiçe sayarcasına toplumu bir zorla-dindarlaştırma operasyonuna tabi tuttular.
Sonuç sadece yukarıdaki kontenjan fiyaskosu değil. İmam hatiplerin içinde de beklenmedik görüntüler karşınıza çıkabilir. Geçenlerde imam hatip kökenli bazı dostlarımızın da bulunduğu bir mecliste şöyle yakınılmaktaydı mesela: “İmam hatipler arttı ama bir bakın bakalım, orada okuyan çocukların kaç tanesi namazında, niyazında ibadetlerini aksatmıyor; devede kulaktır böyleleri...”
Bunlardan hareketle şu yorumlara varmak mümkün: Toplum, dine yaşamını sürdürürken, hayata dayanma gücü aradığında ihtiyaç duyar, yönelir, sığınır. Ama din, toplumu siyasi madrabazlıkla içerisine sokabileceğiniz bir cendere değildir.
O yüzden “İnşaat ya Resulallah” şiarıyla yol alıp Arap Kisrası Muaviye’yi solda sıfır kılarcasına saraylarda saltanat sürer hale gelmişken açtığınız imam hatipler işte böyle içi boş tın-tın binalar olmaktan ibaret kalıyor.
Demek ki ayakkabı kutularının içini doldurdukça imam hatiplerin içini dolduramaz hale geliyorsunuz.
Ve dindarlığa en büyük tehdit de dinbazlığınızdan geliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları