Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Uzaktan, İstanbul kadar bedel ödetilen kent var mıdır?

01 Ekim 2019 Salı

Uygar kentleşmenin gerçekleştirilemediği, yoksulluğun, eğitimsizliğin kol gezdiği, demokratik bilincin, insan odaklı değerlerin yerine, otoriterleşmenin her türden kimlik ayırımcılığının kitleleri köleleştirme, biat kültürüyle, kirli çıkarlar, vurgun düzeni adına çatışmacılıkta kullanabildiği ülkelerden, İstanbul gibi uygarlık tarihine damgasını vurmuş birbirinden önemli kentlerden elbette pek çok örnek verilebilir..
Ülkemiz toprakları içinden Urfa örneği benim için özel örnek. Bir sabahın alaca karanlığında otogarına indiğimde gördüğüm her anlamda iç acıtan insanlık, uygarlık, kentleşme tarihi boyutlarındaki çarpık tarihi ile çatışmalı geriye yuvarlanış karşısında, “Kim demiş ki uygarlıklar, kültürel birikimler, kenteşmenin kazanımları katledilmez” diye yıllar önce nasıl hayıflandığımı hiç unutmadım.
İkisinin de öncesine, günümüzdeki hallerine ilişkin doğrudan tanıklığım olmasa da, Bağdat, Beyrut üzerinden geçmişten günümüze uzanan fotoğraf kareleri kanıtlarını bile karşılaştırmak fazlası ile içler acısı. Rejimlerinde insan odaklı, demokratik mayanın tuturulamadığı pek çok ülkenin, amip gibi çarpık büyütülmüş, geliştirilmiş örneklerinde, insanlığı uygarlık tarihinde kentleşme kalıntılarının dünyanın kültür turizminde vazgeçilmez merkez oluşturdukları gerçeği bir yana, güncel güzel oteller, gökdelenler, zengin kentleşme örnekleri ile hemen birkaç sokak arkasında saklanmış, yoksulluk, yoksunluğun acıklı gerçekleri ile yüzleşmek fazlasıyla ürkütücüdür. Mısır’ın başkenti Kahire, Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi ilk akla gelenlerden..

***

Gelin görün ki İstanbul kadar, yaşanan büyük Marmara depremi ile hele de depreme yönelik bilimsel gerçekler, deneyim tanıklıklarından ders çıkarılabilecek şansın yakalandığı muhteşem bir kentte, 20 yılda rant, vurgun düzeni adına çarpık kentleşmede işlenmiş yapılaşma suçların boyutlarına tanıklıklar, yenilir yutulur gibi değil..
Cuma günü Silivri sahilinden anlamlı uzaklık ve derinlikte denizaltında gerçekleşen 5.8 büyüklüğündeki depremin sonuçlarında can kayıplarının olmamasına şükredecek halimiz yok. Depremsiz kendiliğinden çöken Kartal’daki bina örneğinden sonra bile dersler çıkarılmamış, acil önlemler için çalışmalarda adım atılmamış olarak, ileriye dönük olacaklardan asıl titreyerek korkmamızı gerektiren yeni sonuçlarla yüz yüzeyiz..
Çok doğru, İstanbul’un Marmara depremi sonrası, rant, vurgun uğruna depreme yönelik önlem almak yerine, sorunları katlayan çarpık yapılaşma, vitrinde dünyanın en lüks gökdelenli yapılaşması, en iddialı, ülkemiz için en pahalı, sadece İstanbulluları değil, ülkemizin tüm vatandaşları için çok pahalı ödenecek bedeller karşılığı, yap-işlet-devret dev projeler aymazlığında, dudak uçuklatıcı yeni deprem gerçeklikleri ile yüz yüzeyiz..
Elbette küçücük bir depremin ortaya koyduğu bilimsel verilerin sonuçları çıkarılırken, söz konusu gökdelen inşaatlarının yıkılmamış olması ile “demek ki sağlam inşaatlarmış” gibi övünme şansımız hiç yok. Hiç unutmayın ki, haberci gazeteci olarak bile doğrudan tanıklık yapmak zorunda kaldığım ilk Adapazarı depremi sonrası, sallanan patates tarlalarının üzerindeki yıkımlardan ders alınmış olarak baştan yapılaşmada da sallantıda kolay yıkılamayacak daha sağlam inşaatların teknikleri geçerli idi. Büyük Marmara depremi sonrası ağırlıklı temel bilimlerde odak olacak inşaatçılar, jeologlar, mimarların ortak heyetleri ile, TMMOB çatısı altında yapılan saptamalarda; bölge bölge, ev ev taramalar yapılırken, yumuşak tarlalar üzerindeki sallanan binaların yıkılmayıp sapasağlam devrildiklerine, sağlam zemine oturtulmuş olanlarda ise fay hatlarının vurma gücü ile doğru orantılı dibe gömülme örneklerine, büyük kırılmalarda asla çökmeyeceği varsayılan yollar, viyadüklerin göçtüklerine tanıklık etmiştik.

***

Silivri depremi sonrasında daha raporlara dönüşmemiş ilk bilimsel gerçeklikler ise çok daha kapsamlı ağır rant, vurgun suçlarının yeni belgeleri ..
Ülkenin vatandaşlarından kesilen deprem vergilerinin amaçları dışında kullanılmaları, etik, vicdani, ahlaki ağır suçu sadece bir ayrıntı. Hani çok sallandılar, çok korkuttular, ama hasar yok; “demek ki sağlammışlar” diye övünülüyor ya..
İstanbul’u, yaşayan milyonları, hava kirliliği, insan sağlığı, öngörülememiş seller sonuçları yanında, kanser başta her türden ağır hastalıklarla yüz yüze getirdikleri zararları, önceden öğrendiklerimiz. Bilim, şimdi de kendilerinin henüz dayanabildikleri katlanmış sallanma şiddetleriyle, yakın çevrelerinde verdikleri zararlarını da ilk günden öğreniverdi..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları