Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tito Yugoslavyası’nın bombalanması kanser patlaması. (2)

30 Temmuz 2022 Cumartesi

Bir bayram günü Kosova Priştine’nin gerçeğinde NATO gücünün kullanılıyor olması üzerinden, Amerika başrolde, sağ kolu İngiltere ön safta, Avrupa’nın gönüllü ya da gönülsüz iktidardaki siyasileri ile doğrudan bağlantılı eski Tito Yugoslavyası olarak bilinen toprakların sınırları gözetilerek bombalanmaları dünya ölçeğinde hemen hemen hiç tartışılmadı. Hem gazeteci hem de oradan göçmüş ailenin çocuğu olarak çok sayıda akrabamın görüntülü haberlerde açıklandığı üzere, yüz binler olarak sayılması soluk almaksızın izlemem gereken bir olaydı.

Yakın çevrem okumak için gelmiş kuzenlerle sarılmıştı. Evimde ya da babamın evinde kalanları da içlerinde yağmur çukurunda kalmışların sağ salim nasıl gelebileceklerinin haberlerinin peşine düşmüştük. Sağ salim gelebildiler, akraba evlerine imece usulü yerleştirildiler. Yer bulunamayanlar bakanlıkların misafirhanelerinde kalacaklardı. Göçmen derneklerinin topu birden örgütlenmiş, sağlık, bakım içinde her organizasyon yapılmıştı.

Amerika’nın Tito Yugoslavyası’nı bombalayabilmek parçalayabilmek için hamleleri yaşayanlar için gözlerden kaçacak gibi değildi. O tarihler sonrası gelişmeler süreçlerinde gezginci vaizlik konularımdan biri olduğu için ayrıntılı girmenin zamanı değil. Tabii ki toplumsal tepki, farklı dinler, diller kardeşliği içinde birlikte yaşayanların sevgisi ile gelebilecek tepkilerden korkulduğu için ölümüne kadar beklenecekti.

***

Bosna’da yaşananlar en kanlısı, sonuçları ile en ağırı olmak üzere Makedonya, Kosova elbette Sırbistan toprakları üzerinde yaşanan çatışmaların, acıların defteri kolay kolay tutulacak gibi değildi. Amerika, “Böl, yönet, üstelik insan hakları, demokrasi..” üzerinden siyaset yapabilme uğruna kesenin ağzını açmıştı. Din üzerinden yaşananları en ağırları olmak üzere ırklar, aşiretler, tarikatlar, alt kimliklerinin topu bir arada dışardan destekli, beslenen çatışmalarda kesenin ağzı açılmıştı.

Amerika Arnavutluk, Makedonya ağırlıklı finanse ettiği kamplarda yüz binleri, toplamında milyonlara ulaşmakta olan kalabalıkları besliyordu. Nedense en son belki de en az kapsamlı olabilecek yağmur çukurunda terk edilen yüz binlerin dünyaya yağmur çukuru şovunda gösterilmeleri, sorgusuz NATO üzerinden eski Yugoslavya topraklarının bombalanmasını kolaylaştırmış dünya kamuoyu desteği sağlanmıştı. Tabii ki yeni kampa açılması için Makedonya’da olmayan para esirgenerek.

Siyaseten Amerika’nın emperyal “Böl, parçala yönet politikalarının NATO şemsiyesi, insan hakları üzerinden yürütmesine isyanım olsa da teknik geçerliliğini gözlemlememek olamıyordu.” Kanıtlı tanıklıkları olanların dünyaya derdini anlatabilmesi, güdümlü medyaların gücü karşısında yeterli işlevsellik kazanamıyordu.. Amerika’nın bildik emperyal siyasal şovları ile oyununda başarılı olmasını durdurabilmek olanaksız, kaçınılmaz  sömürgecilik kaçınılmaz gerçekleştirilmişti.

***

Altı eyalet üzerinden kurulmuş özyönetim sayesinde, 3. dünya liderliğinde elde edilmiş başarılar ne kadar parlaksa, Amerika açısından o ölçeklerde yıkılması gereken bir sonuçtu. Başarıldı, şeriatçı diktatörlük kökenli İslam dünyasının kabul ettiği 3. dünyada Tito liderliği, özyönetim, demokratik Marksizm-Leninzm, tek kutuplu iktidarına oynayan büyük Amerika’yı çok kızdırmıştı. Efsanenin yıkılması derin projesi çok yıkıcı, can yakıcıydı.

Hepsini evrensel insan hakları, ağırlıklı felsefe örgütleri çatıları altında da insanlık çok tartıştı. Atlanan küçücük bir ayrıntı daha varmış. Amerikalıların şemsiyesinde gerçekleştirilen bombardımanın sonrası, bombalar, silahlarla, tecavüzlerle öldürülenlerin ötesinde pıtrak gibi patlayan kanserden ölümler. İşte gelecek kuşaklara da dönük olarak AB’nin birinci elden sorumlu olduğu sorgulamanın bamteli tam da burası. Altı eyalet, Amerikan projesi olarak, dokuz ayrı devletçik konumunda kucağına düşüvermişti. Sadece Avrupa toprakları içinde yer alması ile değil elbet.

Sonuçta AB’nin üyelik sözü verdiği, önkoşullarını serbest dolaşım hakkı, çalışma hakları olarak tanıması ile de kaçamayacağı sorumluluklar var. Şimdi soruyorum “Ey Avrupa çernobil travmasında içinden tanıklık etiğim Çernobil duyarlılığına ne oldu?” siyaseten baş, doğrudan sorumlu olarak bombardımanda kullanılan silahlardan nasıl bir kimyasalların atıldığı hakkında araştırmalar yaptın mı? Sonuçlarını açıkla.

Çok daha yaşamsalı içinden tanıklık ettiğimiz toplu ürkütücü kanser patlamaları üzerinden verebilecek bilimsel çalışmalarınız var mı? Sayısal, oransal olarak ölenler, toprak kirliliği üzerinden verilerinizi açıklar mısınız. Gelecek kuşaklara dönük sonuçları çok daha da yaşamsal değil mi? Yoksa tazelenen Hitler ruhu üzerinizde kaldı mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları