Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sapkınlık insan olamamaktan..

09 Nisan 2016 Cumartesi

Siyaset dilimize “önüne yatma” kavramının AKP kadrolarınca sokulmuş olması gerçeği bir yana.. “Önüne yatma” kavramının yaşamın hangi alanına yönelik olursa olsun olumlu anlamda kullanılmasının sözlük karşılığı; “Kişi ya da kurumu olumsuz hareketten korumak” ya da tam tersi olumsuz anlamda; kişi ya da kurumun suçlu, ayıplı olması hallerinde ise “yetkin, kamu gücünü elinde bulunduranın suçlu ya da kamuya zarar veren kurumu suç işleyerek haksız yere kollaması..” olduğuna göre..
Nasıl oluyor da ya da neden, niçin?.. AKP, İktidar kadroları Cumhurbaşkanı içinde olmak üzere, tam kadro, ellerine geçirmiş oldukları medya gücü, iktidar gücü silahlarının tümünü kullanarak, Kılıçdaroğlu’nun konuşması üzerinden, liderliğini, CHP’yi hedef alan büyük bir saldırı atağına geçtiler..
Sapkınlık, ister siyaset, isterse yaşamın akla gelebilecek herhangi bir alanında insan olamamakta.. Sapkınlık tartışmanın gündemi, odağında yaşanan travmada.. Sözde ahlak dini İslamın değerleri ile siyaset yapma savındaki kadroların, siyasal, çıkar örgütlülüklerinin, her tür ikiyüzlülük, kirliliğe bulaşmış olarak bireysel çıkar ya da örgütsel çıkarlarını savunmaya kalktıklarında, “İktidara gidilen yolda her şey mubahtır” kavramı ile giderek insanlıktan, savundukları değerler, inançlardan kopuşlarında.. Tartışmanın unutturulmak istenen asıl gündeminde, gerçeğinde ne vardı?
Milli Eğitim Bakanlığı yasal görev ve sorumluluklarını görmezlikten gelerek, yükümlülüğü olan yatılı bölge okullarında okuyacak çocuklar için barınma sorununu çözmüyor. Ötesinde, suç işleyerek kendisine emanet edilmiş çocuklar için koruma altına aldığı, siyasi İktidarları ile işbirliği, ideolojik ortak amaçlı olarak “dindar-kindar” nesiller yetiştirme amaçlı derneklerin Bakanlık görevlerini üstlenmelerine izin veriyor. İktidarları, Liderliğin akrabalık ilişkileri vizyonunda öne çıkarılmış, yandaş sermaye gruplarının parasal desteğinde güçlendirilmiş adı geçen vakıf da baş tacı ediliyor, yasadışı yurtlar açılmasına aracı olunuyor..

***

Elbette bu kurumlardan birinde öğretmen konumunda görev yapan birinin cinsel sapkın çıkması ne adı geçen vakfın ne de Bakanlığın doğrudan suçu değil. Ancak adı geçen vakfı koruma adına bu kişinin çok sayıda çocuğa sapkın cinsel tacizde bulunmasının sayısız olayı bilinirken, bu vakfı ve de Bakanlıkların sorumluluklarını örtbas etme adına tacize uğrayan çocukların, ailelerin haklarının savunulması yerine, suçun örtbas edilmesi gibi çok vahim bir dizi suç işleniyor. Garabet bu rezilliğin ortaya çıkmasından sonra da çocukların aileleri de içinde olmak üzere toplumun bu cinsel sapkın, rezil, seri işlenmiş suçları kapatma yolundaki suskunluklarında. En yetkin görevlerden, sorumluluklardan birini üstlenmiş Bakan’ın suçların sorumlu bakanlıklarca örtbas edilmesini, “Saygın, değerli hizmetler yapmış bir vakfı kollamak gerekiyordu..” anlamında bir açıklamaya kalkışmasında..
Apaçık çocuklara yönelik sapkın çok büyük bir suçun, siyaseten desteklenen bir vakfa zarar vermeme adına kapatılması suçu ortadayken, bu suçu örtbas etme çabasını tam da sözlük anlamına uygun olarak kapatmaya çalışan Bakan’ı eleştiren Kılıçdaroğlu, nasıl oluyor da sadece ve sadece sorumlu bakan kadın olduğu için, “kadına hakaret” suçu işlemiş oluyor. Hepimizin bildiği gibi her birey hangi görev ve sorumluluğu söz konusu ise, özel birey olarak kadın ya da erkek olmasına bakılmaksızın insan olarak sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlü değil midir? Hele de Bakanlık gibi bir üst görev sorumluluğunda, siyasal, haksız koruma suçunun “önüne yatmak, yani kollamak..” eylemi ağır suç, eleştiri konusu değil midir?
Kadın kimliği üzerinden çok ağır bir cinsel ayrımcılık suçu işlenerek, sadece kadın olduğu için Sayın Bakan’ın adı geçen vakfı kollama suçunu işlemesi savunulamazken, “kadınlığı aşağılandı” denerek, argo bir cinsel sahne benzetmesi yöntemine başvurularak Kılıçdaroğlu’nun kadın bakana hakaretle suçlanması nasıl bir yaklaşımdır? Bu ülkede yıllardır verilen savaşımla kadını aşağılayan cinsel ayrımcılıklardan en azından kamu görevlerinde kurtulduğumuzu sanıyorduk. Bilim insanı, siyasetçi, bakan, sorumlu kamu görevlerinde cinsel ayırımsız “insan olmayı” başardık sanıyorduk..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları