Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Holding çıkarlarında dur durak yok

27 Haziran 2023 Salı

İster gazetecinin kimliğini, özgürlüğünü koruyabilmesine isterse özgür gazeteciliğin, basının yaşayabilmesine dönük olarak saldırılara da nokta konulamıyor. Kişisel tanıklıklarım doğal olarak 1960’lı yılların ikinci yarısından sonrası ile başlayıp günümüze kadar yaşananları kapsadığına göre, odak noktasında olan holdinglerle suç ortaklığı yapan siyasilerin kimliklerinde dönemlerle bağlantılı değişiklikler de söz konusu. Yine de en uzun dönemli Cumhuriyeti ele geçirme operasyonlarının odağında ağırlık payının çok da değişmediğini gözlemlemek şaşırtıcı olmamalı.

Bizim kuşağın gazetecileri, kimlik kaybından korunabildikleri, canlı tanıklık yapılabilecek toplumsal olayların bolluğunda yüzmeyi, kimliklerini koruyabilmeyi becerebildikleri ölçeklerde, yaşananları içinden, derinliğine gözlemleyebilmek şansını yakaladılar. Cumhuriyetin, Atatürk devrimciliğinin yarattığı toplumsal gelişim, birikimin üzerine, 1961 Anayasası, 1972 düşünce özgürlüğü, 1973 örgütlenme özgürlüklerinin tümü ile gelen katkılarla, ülkemiz Batı dünyasının tam da 1970’lerle hafiften geri vitese takıldığı tarihlerde toplumsal gelişim, örgütlü sıçramayı yakalayıvermiştik.

Liberal emperyalizmin uluslararası, elbette ulusal güç odakları da bu gelişim süreçlerimizin karşısında duruş ittifaklarını, güçlerini göstereceklerdi. Sözün özü biz sendikal, meslek örgütlerimiz cemiyetlerin çatıları içinde güçlenen genç gazetecileri, yakalayıverdiğimiz bu büyük şansımızı kullanmanın uçarılığında kuşlar gibi özgür olduğumuz düşlerini paylaşırken karşı karşıya kalabileceğimiz engelleri aklımızın ucundan bile geçiremezdik. Bayramlarımızı patron-çalışan, başkan-üye ayırımının yapılmasının söz konusu olamayacağı çatılar altında, şenlikler içinde kutladığımız gülerin tadı, çok geçmişte kalmış olsalar da unutulacak gibi değiller.

1968 kuşağnın görkemli gençlik-işçi-siyasetler, aklınıza gelebilecek her türden çatı örgütlenmelerinin, üst üste bindiren katkıları, güçlerinin, buluşmalarının, eylemlerinin direngenliğinde toplumsal kazanımların yaşamın her alanında yansımaları elbette iç-dış odaklı çıkar düzeni ittifaklarını uyandırmış, çıkarlarından yana sert önlemler almaya yönlendirmişti. İlk simgesel gelişmeleri 1968 kuşağının devrimci buluşmalarının ardından gelen, DİSK’in, sol örgütlenmelerin ezilmesi girişimleri, fabrikalarda direnişlerle dayanışma, hak kazanmaya karşılık gelen ağır operasyonları anımsamalıyız. 15-16 Haziran’ın intikamının alınmasında başrolde sermayenin ismi Özal olacaktır.

Kara listelerle hak arayan işçilerin tek tek seçilerek ayıklanmalarını, tutuklamalar, sıkıyönetim ilanı, operasyonlar izleyecektir. 1970’in işkenceleri, Cumhuriyet gazetesine içeriden damat darbesi ile Nadir Nadi ile yazarları, çalışanlarının operasyonları.. Peş peşe yaşamın her alanına dönük örgütlenmelere açılan davalar, tutuklanmalar, işkenceler.. Hızlı geçişlerle geldik mi en son darbe işçi haklarına olmak üzere 12 Eylül’e. Özal’ın paraşütle MESS’ten “dörtlü çete”nin, konsey danışmanlığına sıçramasına.

2002’de gazeteciliğin göreceli özgürlüğünü kazanmasının kutsalı 212’nin uçurulmasında başrolde dönemin en büyüğünün, holdingin patronu. İşveren örgütü, işçilerin simgesel, iş güvencesine karşı çıkarken bile, gazeteciliğin 212’sinin, güvenliğinin kaldırılmasına karşı çıkmak gereğini duyan açıklamalar yapıyor. Ne kadar da çarpıcı bir gerçekliktir ki sonrası yıllarda Cumhuriyetin içinden kadrolar eliyle gerçekleştirilen her liberal çizgideki darbelerden de aynı patronajın, bir yolu bulunarak Cumhuriyet Vakfı’nın kurulması sonrası edinilmiş kazanımlarına el konulabilmesi olanakları yaratılıyor. Holding çıkarlarında dur durak olmadığının yeni yeni atakları sahneleniyor.

Her koşulda, her şeye rağmen Cumhuriyet devrimleri ile aynı çizgide, Cumhuriyet gazetesinin de ayakta kalacağı gerçeği yoka sayılmak isteniyor. Gölün suyu, çalınan mayayı yine tutmuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları