Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dünyada hiç olmadığı kadar yalnız kalınca...

18 Ekim 2019 Cuma

Barış Pınarı Harekâtı’nda, Türkiye dünyada hiç olmadığı kadar yalnız kalınca, karşı karşıya kaldığımız sorunların görüşülmesi ilk kez Meclis gündemine getirildi. İki saat kadar süren görüşmelerin sonunda, yaşanan gelişmelerle ilgili tarafların kamuoyuna yansıtılmış görüşlerinin, çağrılarının ötesinde, ortak Meclis katkısına ilişkin, kayda değer yeni bir karar gündeme gelmedi.
Türkiye’yi dünyada hiç olmadığı kadar yalnızlaştıran nedenlere ilişkin günlerdir süren tartışmalar, haberlerden esinlenerek, bilgi kirliliğine ilişkin çok çarpıcı, görüntüleri ile kanıtlanmış “Amerika’daki bir tatbikat görüntüsünün, TSK operasyonu belgesi olarak kullanılması kara propagandası..” özrünün ne işe yarayıp yaramadığını uzmanların değerlendirmesi ilginçti.
Nasılsa hedef alınmış Amerikalılar, bu kara propaganda sahtekârlığından haberdar olmayacaklarından, sahte görüntülerle verilmiş haber amacına ulaşmıştı.. Dünün sıcak gündeminden, çelişkili gelişmelerin en kaba sonuçlarında, Rusya arabuluculuğunda, Amerika -çelişen Avrupa ülkeleri çıkarları- bölge içinden Suudiler-Kuveyt-Filistin- Hamas.. -elbette İran-İsrail’den Çin’e kadar uzanan bölge ülkeleri çıkar çatışmalarının satranç oyunları var..
Saray odaklı operasyonların yürütülmesinde, Türkiye adına yapılan yanlışların, dünyaya dönük algısındaki çarpıklıkların bedelini, söz konusu yalnızlaşma adımlarına ilişkin dersler çıkarılmadan, sonuçta bu ülkenin vatandaşları hep birlikte, geleceğimizi de etkileyecek boyutları ile, Türkiye ödeyecek..

***

Son paragrafın okura soyut gelen sonucunu, tarihte kalmış renkli bir anı ile anlatmaya çalışacağım.. Amerika’nın Vietnam’da üstün emperyal gücüne karşın bataklığa battığı yılları, Vietnam sendromu sürecini anmsayın.. En sadık AB müttefiki İngiltere’de bile, AB ülkeleri içinde de, sonrasında Amerika’nın kendi ülkesinde de çark etmesi sonucunu getiren günlere geçiş yaklaşmıştı..
Bizde 1960 kuşağı gençliği, üst örgütleri TMTF öncülüğünde, sokaklara, yollara “Emperyalizm görüldüğü yerde ezilmelidir” türü sloganları kazımıştı. 1968 kuşağı gençliği, Amerika’nın 6. Filo’sunun gelişiyle durmadan tazelediği tahriklerin katladığı öfkeyle, örgütlü on binlerin katıldıkları gösterilerle karşı duruşlarını sergiliyordu. Elbette Amerika’ya biat etmiş sağ siyasal iktidarlar desteğinde, milliyetçi-mukadesatçı gençlik üretme örgütlülüklerine dönük çabalar sınırsızdı.
Gelin görün ki bir gençlik kitlesine doğrudan Amerika’nın emperyal çıkarları adına eylem yaptırabilmek, kolay bir iş değildi. Olsa olsa, “Komünistler Moskova’ya”, “Din iman elden gidiyor” sloganları ile provokatif karşı eylemler, çatışmalar ancak yaratılabiliyordu. Sözünü ettiğim tarihe kadar en çok yurt baskınları, çatışmaları üzerinden kanlı eylemler olmak üzere, Kanlı Pazar benzeri sonuç olarak eylem yapan on binleri hedef almış baskınlar söz konusu olabiliyordu.
Üniversite işgalleri, reform istekleri, 6. Filo karşıtı kitlesel eylemler işin doğası gereği solun patentindeydi. 68 üniversite işgalleri sonrası yazında 5 haftalık bir dil eğitimi için Londra’daydım. Avrupa ülkelerinden gelenlerin yanında, İngiltere gençliği için de en güçlü, duyarlı eylem çıkışları Vietnam sendromu patentliydi. O kadar güçlü eylemler gündemdeydi ki.. Dil okulunun öğretmenleri, bizleri yanlarına katarak yüz binlerin katıldığı bir Vietnam karşıtı büyük protesto eylemine taşımışlardı. Dil eğitimi derslerinde öğrenim için gelmiş ülkelerin gençleri, kendi ülkelerimizdeki gençlik hareketlerini aktarıyorduk.
Alman kökenli en kafadar arkadaşım, benim anlattıklarımın tersi bir haberle yüzleşmişti. BBC ve Times gazetesinde yer alan günlük haberde, İstanbul’da on binlerin Amerika lehine miting yaptıkları, hem de kendi ülkesinin ajansı patentli olarak verilmişti. Ne diyeceğimi merak ediyordu. Olamaz itirazlarıma “Bizim uluslararası ajansımız, BBC, Times yalan haber üretemezler..” itirazıyla karşı çıkıyordu.. Dayanamadım, gazeteyi arayıp son bir ayın haberlerinin kargosunu istedim. İnanmayacaksınız, ama ben de haber alamadığım için, Vedat Demircoğlu’nun ölümünü, her yıl yıldönümlerinde anılan Amerikan askerlerinin Dolmabahçe’den denize dökülmelerinin sayfa sayfa görüntüleri, haberleriyle doldurulmuş Cumhuriyet’in sayfaları ile yüzleştim. Elbette haklılığımın onurlu keyfini de çıkardım..
Bilmem ülkemizin yalnızlaştırılması sorunumuza ilişkin dersler çıkarmamızda bir işe yarar mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları