Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cemaat, PKK 12 Eylül’de, 2002’de palazlandı

03 Eylül 2019 Salı

Lider, örgüt merkezleri, adları değişse de 12 Eylül süreci ile, yaşam gündemimizi belirleyecek ölçeklerde tırmanan cemaatler, terör örgütleri odaklı sorunlar yumağının içinden çıkamıyoruz. Ötesi, ülkemizi, sınırlarımızı, gelecek kuşaklarıyla birlikte, ülkemiz vatandaşlarının topunun birden yaşamlarını giderek ağır tehdit altına alan boyutlarıyla; Başkan Erdoğan’ın söylemlerinde giderek daha sık kullandığı “beka” sözcüğünün kapsamı içine sokulan, Saray, Tekadam rejiminin istediği koşulsuz destek verilmezse, muhalefet yapan tüm kurum ve kişiler için geçerli, suç ortaklığı damgalanması, tehditleriyle iç içe..
Kuşkusuz Cumhuriyet tarihimiz, günümüz TC sınırları içinde yaşayan vatandaşlarımız ile de sınırlı değil.. Osmanlı tarihi, imparatorluğu toprakları içinde yaşananlarla da kesilemez. Öncesi uygarlıklar tarihi, halkların göçleri ile de bağlantılı yaşanmış topraklar, geçişkenlikler üzerinden tarihsel, bilimsel bağlantılar kurulmuş olarak da sayılabilecek çok fazla dinler, mezhepler, ırklar, aşiretler, kültürler.. üzerinden kanlı-kansız çatışmaların, haksızlıkların, adaletsizliklerin neden-sonuç ilişkileri var..
Emperyalizmin tuzakları, bölgemiz ağırlıklı enerji yatakları paylaşım kavgaları tetikleyici, yoksul güney dünyası, şimdilerde çok gerilere düşürülmüş İslam dünyası halkları en çok hedef tahtasında, sıcak gündem tartışmalarında, cephelerin bakış açıları mantığı içinde, çok sık duyduğumuz tartışmalarda; “beka” tehdidinin dayanılmaz boyutlarda kullanılmasının hafifliği ile yüz yüzeyiz.. “FETÖ’cülük, cemaatler, mezhepler, ırklar üzerinden terör örgütlenmeleri, çatışmaları, Erdoğan liderliğindeki AKP icraatlarından önce de vardı.. Ülkenin bekası için, AKP iktidarlarını suçlamak çıkış yolu değil.. Beka tehdidi karşısında Saray, Tekadam rejimine biat etmeyenler ihanet içindeler..” mantığı ile çoksesli ele geçirilmiş medya güdülemesi kampanyalarından vazgeçilememesinin ötesinde, başı Saray, Tekadam rejimi çıkışları çekiyor.
Doğrusu, ne zamandır Fethullah Gülen cemaati en başta, cemaatler, PKK’nin palazlanmasında 12 Eylül’ün katkılarına tanıklıklar, belgeler üzerinden girmek istiyordum. Cumhuriyet tarihimizin akışı içinde Menderes hükümetleri, 1950-80 arasında yaşanmışlıklardan hızla geçiş yaparsak, 27 Mayıs askeri darbesinin bir yüzü ile yıpranmış Amerikan odaklı emperyalizme çok başarılı hizmetler sunmuş Demokrat Parti iktidar erkinin değiştirilmesi klasik Amerikancı darbe projesi ise, diğer yüzünde Türkiye’nin Cumhuriyet, aydınlanmacı birikimleriyle geldiği süreçte, Batı dünyasının gelişmiş demokrasi, evrensel insan hakları, özgürlükler, sendikal hakları kazanma savaşımı olduğunu atlayamayız.
Sonuç olarak 1961 Anayasası, 63 yasalarının bir bütünlük içinde düşünce, siyasal örgütlenme, demokratik örgütlenmeler, sendikal hakları yaşatma amaçlarıyla donatılmış oldukları gerçeğini yok sayamayız. Tam da bu nedenlerle 1961-63 süreci lokomotif, Türkiye 12 Mart’a kadar çok kısacık bir süreç içinde insan hakları, demokrasi, siyasal haklar, sendikal, tüm demokratik örgütlenmeler haklarında, toplumsal patlama niteliğinde, halka indirgenmiş çok parlak bir gelişme süreci, dinamiklerini yakalamıştır.
1970 12 Mart darbesi tam da bu nedenle, yasaklarıyla, operasyonlarıyla emperyal proje olarak, “Lüks anayasa, yasalar, haklar..” sağ suçlamaları adına, kuşkusuz emperyal destekli projedir. Sonrasında hiç unutmayalım, “yetmedi, yeterli ders alınamadı”.. sloganları ile beslenen çatışmacılıklar, provokasyonların ardı arkası kesilmeden, aydınlanmacıları bir bir hedef alan kanlı cinayetlerin ardı arkası hiç kesilmemiştir. Yetmemiş toplumsal örgütlülükleri hedef alan, zirvede “kanlı 1 Mayıs provokasyonu” içinde olmak üzere, sol, halk adına başarılı hangi odaklar, örgütlenmeler varsa hedef alındıkları saldırıların sonu hiç gelmemiştir.
12 Eylül, sonuçlarında yetersiz kalınmış 12 Mart askeri darbesini tamamlamayı hedef almış olarak on binlerin ağır işkencelerden geçirildikleri acımasız süreci ile, halktan yana hakların kazanılmasında öncülük yapmış tüm örgütlenmeleri silindir gibi ezmek hedefi içindeki icraatları yeterli görmemiştir. Yasaklı anayasası, yasaları ile sadece 24 Ocak acımasız liberal proje kararlarının uygulanmasını, yoksul ülkeler için öngörülmüş arka bahçeye çekilme operasyonu, liberalizmin yasaklı düzen destekli Özalizm projelerini başarıya ulaştırma hedefi ile yetinmemiştir.
Ek güvenlik gereksiniminde gelecek projelere dönük inançların, din odaklılar, cemaatler başta, ırk odaklılarını da üretme işlevine katkılarda bulunmuştur. Cemaatler içinde en çok Gülen Cemaatinin, birlikte PKK terör örgütünün kurulması sürecinin yaşanması raslantı değildir. Doğası gereği 12 Eylül süreci ile gündeme giren iki örgüt öncelikli palazlanma, kuşkusuz 2002 Irak, Pakistan işgalleri öncelikli projelerde oluşturulan siyasal erkin içinde, Erdoğan Liderliğinde, Cemaat ortaklığında, BOP stratejik ortaklığı, tezkere sözü pazarlığında yerini bulacaktı..
15 Temmuz gerçeğini, Gülen ortaklığının FETÖ’cü darbeye dönüşümünü, Suriye’de PKK’nin PYD’ye evrilmesi, öncesi Kandil’in Apo’nun Kürt açılımı rolüne başkaldırı duruşlarını abartıyor olabilir miyiz?
Beka tehdidi ile Cumhuriyet, demokrasi, hak-hukuk-adalet devleti kazanımları savaşımı durdurulabilir mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları