Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Çalışan gazetecilerin 2002 miladı; ya hapis, ya işsiz, ya yandaş...

12 Ocak 2019 Cumartesi

10 Ocak çalışan gazetecilerin bayramı, gazetecilik meslek örgütlerinin, sendikalar, cemiyetler, hepsinin bir arada, yaşamımızda unutulmaz derin izler bırakan anılarla dolu dolu kutlanılan bir günüydü. Mesleğin ustalarının yanında, çıraklar daha bir özenli, şık şık buluşmalarımızda, gazetecilik kimliği, onuru, özgürlüklerinin tadını ne de güzel paylaşırdık...
Işıklar içinde yatsın, sonraki yıllarda Halkevleri Başkanı olarak da toplumsal katkılarını övünçle izlediğim tabii senatör Ahmet Yıldız’ın geceyarısı yasası ile yaşamımıza giren basın özgürlüğüne ilişkin haklarımız, aslında sanıldığı kadar kolay kazanılmamıştı. Güçlü gazete patronları, gazetecinin kimliğinin patronaj karşısında korunabilmesi, patronajın baskısı karşısında tazminat alarak işten ayrılabilme haklarını kendileri için tehdit saymışlardı. Yasayı protesto etmek üzere üç günlüğüne gazetelerini kapatma kararı almışlardı. Demokrat Parti İktidar erkinde yaşananlardan deneyimli gazeteciler çoktan sendika çatısı altında örgütlendiklerinden, patronların kapattığı gazetelerin yerine, TGS çatısı altında “Basın” gazetesini çıkarmışlardı. Ali Ulvi, Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu karikatürleri, Yaşar Kemal röportajları, üç büyük işveren gazetesinin sendika üyesi olarak korsan gazetesini çıkarmayı üstlenen yazıişleri müdürleriyle yayımlanan direnişin gazetesi “Basın” ellerinde, Vilayet’e yürüyüşlerle kamuoyuna verilen yanıt çok güçlü olmuştu... 212 sayılı yasa, gazetecinin kimlik onuru olarak hukuksal geçerliliğini kurumsallaştırmış, 10 Ocak gerçek anlamı ile çalışan gazetecinin bayramı olmuştu...
Biliyorum Saray’dan bu 10 Ocak günü, çalışan gazetecilerin bayramını kutlama adına kimi simgesel jestler yapılmış olsa da, sayelerinde 2002 yılında Meclis’te yaşadığımız travma ile, çalışan gazetecilerin haklarının gasp edilmesinin önünü açan gelişmelerle yüzleştik. O günlerden bugünlere yaşatılan olumsuzlukların karşılıkları, ya kimliksiz çalışma, ya onurlu hapis, işsiz kalma, ya da yandaşlığı seçmek zorunda olma.. gerçekleriyle yüzleşmeleri getirdi.

***

Anımsarsak büyük depremin, çok büyük ekonomik, sosyal, siyasal yıkımları yaşanmıştı. Dönemin zorlu koşullarında, depremle gelmiş ekonomik yıkıma karşı Ecevit Hükümeti’ne Dünya Bankası’ndan kurtarıcı uzman olarak Kemal Derviş gönderilmişti. Bir de geçici sözü verilmiş, işçiler için iş güvencesi yasası gündemdeydi. Ne ilginç bir ataktır ki, medya patronları işçiler için sözü verilmiş bu yasaya itiraz etmeden, gazetecilerin aynı yasa kapsamında olmamalarını dayatan bir çıkışla geldiler.
Amerika’nın tam da Irak işgali için, Türkiye’den girişe, savaşa onaya Ecevit’i zorladığı, onun da kesin reddettiği günlerdi. Önce kurtarıcı Derviş’e Ecevit’in yerine parti kurdurulması, sonrasında siyaseten onay verecek yeni liderler, partiler arayışları gündeme girmişti. Bize de hem iş güvencesi, hem de gazetecilerin haklarının korunması yolunda Ecevit ile dayanışma dışında çıkış yolu kalmamıştı.

***

Erdoğan liderliği, AK Parti’nin o günkü 2002 operasyonları tam da Irak işgali, tezkere sözü verilmesi üzerinden, AKP kurucu kadrolarının Milli Görüş hareketi, Saadet’in içinden kopuş operasyonları, Gülen Cemaati ile ittifak koalisyonuyla, “ılımlı İslam” projesiyle yola çıkışlarını gündeme getirdi.
Ecevit, ağır sağlık koşullarına rağmen, gece yarısından sonra sürdürülen Meclis oturumlarının başında durarak, diğer koalisyon ortaklarından gelebilecek tuzaklara karşı, son kalacak milletvekilini de bakan yapma kararlılığında, iş güvencesi ile içinde gazetecileri koruyabilmenin direncini, sınavını verdi. Saadet’ten kopan AKP kurucu kadroları ile Gülen Cemaati ortaklığının ittifakı, AK Parti’nin kuruluşuna hep birlikte tanıklık ettik...
15 Temmuz Amerikan projesi FETÖ’cü darbenin kanlı yarım kalması ile ortaklığın siyasal ittifakları içinde yaşanan basın özgürlüğüne ilişkin kayıpları, iliştirilmiş, yandaş gazetecilik örneklerini yinelemeden bugünün tablosuna geçersek... Gazetecilik örgütlerimizin raporlarıyla sabit olduğu üzere 2018’de 47 gazeteci tutuklandı, 76’sı hapis veya para cezası aldı. 700’ü işsiz kaldı. Son üç yılda 1954 gazetecinin basın kartı iptal edildi. Çok sayıda gazeteci işten çıkarıldı. Çok sayıda haber üzerinden yayınlara ceza kesildi. Uluslararası gazetecilik örgütlerinin yargısız infaz niteliğinde tutuklulukları sürdürülen gazetecilerin serbest bırakılmalarına ilişkin çağrılara yanıt verilmedi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘5N1K’ 26 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları