Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Birileri aklımızla, tanıklıklarımızla dalga geçiyor

28 Eylül 2019 Cumartesi

İstanbul’u, özünde işe yarayacak bir uyarı, tatbikat tadında, denizin derin diplerinden 5.8’le sallayan Silivri depremini, sevgili eski dost, sendikacı Artvinliler Hizmet Vakfı’ndan İlhan Altıntaş’ın Zincirlikuyu Camii’ndeki öğle namazı duasıyla çakıştığı için duymamışım. Mezarlıktan çıkış yolu üstündeki pek çok eski dostun da taşlarını okuya okuya, anılarla, derin sevgiyle öncelikle akla gelenleri saya saya, Gayrettepe metro hattını kilitleyen lüks gökdelenlerin önüne gelmiştim ki..
Borsası, ünlü uluslararası bankası, üniversitelerinin başınızı kaldırdığınızda üst katlarını göremediğiniz lüks betonarme yapılarının yükseklikleri karşısında, daracık kalmış küçücük çıkış kapılarının önünde toplanmış, giderek daha da kalabalıkları oluşturan, şık giyimli kadın ve erkeklerin gerilimli asık suratlarıyla yüzleştim. Önce “Ne kadar da çok sigara tiryakileri varmış, öğle arasında dışarıya akın etmişler” diye şaşkınlıkla söylenecektim ki, yüz yüze geldiklerimin aralarında çok korktukları depremden, siren uyarıları ile korunmak için, yakın tarihlerde de yapılmış tatbikatlar gereği de, kendileri için belirlenmiş deprem toplanma alanlarında, yaşadıkları dehşetin paniğini atamadan bekleşiyor olduklarını öğreniverdim..
Elimdeki cep telefonu kamerası ile çok şiddetli sallandıklarının korkusunu çığlıklı tanıklıklarla anlatmaya çalışanların, gerçekten söz konusu binaların herhangi bir yerinden düşecek bir parça betonun altında nasıl cansız kalabilecekleri gerçeğini görüntüleyemeyeceğimi bildiğim için, gazetecilik refleksi ile bir istasyon ilerdeki Cumhuriyet’in merkezinden teknik yardım isteyebileceğimi umdum. Benden önce kaygıyla yakınlarına ulaşmaya çalışmış talimat gereği kapı önünde bekleşmenin ötesinde bir şeyler yapamayacaklarını düşünen bilişim uzmanı gençler, biraz gülerek, biraz da eğlenerek, “Boşuna uğraşmayın, iletişim kaput. Biz uyarıldığımız gibi bilgisayarlarımızdan almamız istenen, ilk saklanacak bilgilerin teknik parçaları ile yeni bir talimata kadar burada beklemek zorundayız. Merak ettiğimiz sevdiceklerimizin hiçbirinden, hiçbir bilgi alamadık..” cümleleri ile durumlarını özetleyiverdiler.
Çaresiz metro ile Cumhuriyet’in Şişli’deki merkezine geçtiğimde, ben de sevdiceklerimden hiçbir bilgiye ulaşamadığımı görmüş olarak, televizyonlardan kimi ayrıntıların peşine düştüm..

***

Başkan Erdoğan, Amerika’dan özet bilgi vermede öncelik kaparken, on binlerce önceden belirlenmiş deprem toplanma alanlarının varlığından, deprem sonrası vatandaşların ilk yapılacak en çok kendilerine, en yakın çevrelerine dönük ilk yardım çalışmaları için AFAD tarafından uzun soluklu eğitimlerden geçirildiklerini duyuruyordu. Kimilerinin yeni inşaatların durumlarına göre yerlerinin değişmiş olabileceği notunu da düşerek on binlerle deprem toplanma alanlarının varlığından söz ediyordu.
Sayısız deprem yıldönümleri taramalarının sonuçları ile de İstanbul kenti savunması, TMMOB odalarının çalışmalarının sonuçlarına göre ise yalnızca 77 toplanma alanı kalmıştı. Benim fotoğraf içinde teknik olarak kanıtlayamadığım acı tabloda da görüldüğü üzere Gayrettepe metro istasyonunun iki yanında kalmış gökdelen betonarme inşaatlarının önlerindeki daracık kalmış bahçeler, toplanma alanı olarak kabul edilirlerse, gerçek bir uyarı tatbikatı tadında kalan, 5.8’lik şiddetteki deprem yerine söz konusu binalardan en küçüklerinden beton parçaları kopsa da altta toplanmaları istenen çalışanların canlı kalmalarından söz edilebilir miydi ki?
Sahi acaba kimler aklımızla, tanıklıklarımızla dalga geçmenin akılcı çözüm olabileceğine hâlâ inanabiliyor?

***

Canlı yayınlarda bilimsel veriler üzerinden konuşmak zorunda kalan deprem uzmanları, Sarayı, tek adam rejimini zora sokacak söylemlerden kaçınmada ne kadar özen göstermede çaba gösterirlerse göstersinler, kamuoyuna güdüleme, uyutma sanatının zirvesindeki yayınlarda, depremden sonra yapılacaklara ilişkin depremzedeler için hazırlanmış kamu spotları baskın yayınların ardı arkası kesilmiyor.
Kuşkusuz hiçbir uzman yıkılmış binanın enkazının altında canlı kalabilmiş olanlar için hazırlanmış paketlerin önemi, yararlarını yadsımaya kalkışmaz. Büyük depremde TMMOB bilim dalları uzmanlıklarından oluşmuş gruplarla, tüm deprem bölgelerinin taramalarında dolaşırken, yıkılan yapıdan oluşan tozlardan boğulma riskinin, ölümün yaygınlığı karşısında bir pet şişe suyun değerini, gözlerin kapatılması, nefes alınmaması, düşen parçalara hedef olmamak adına cenin pozisyonunda savunmaya geçmenin yararlarını deprem sonrası önlemlerde yok sayan olamaz.
Ancak deniz dibinden 5.8 gibi uyarı niteliğindeki bir depremde bile rant-vurgun düzeni adına seçilmiş dev modern gökdelenler betonarme yapılaşmanın seçilmesi ağır suçu, katliam projeleri gerçeğinde, ağır uğultulu deprem seslerinin geldiği betonarme gökdelen yapılardan panik içinde çıkmak zorunda bırakılan bilişim dehası, uzman çalışanların acıklı tablolarını nerelere oturtacağız? Bilim söz konusu koşullarda bu yapılaşmada en alt katlardaki titreşim şiddeti ile en üst katlarınkilerinin en hafif ile 20’lerle katlandığı gerçeğini ortaya koyarken..
Yine söz konusu son bilimsel veriler, Silivri açıklarındaki kırılmalarının ortaya koyduğu gerçeklerle, zamanı bilinmeyen ancak İstanbul için şiddetinin 7.2’lere çıkabileceği hesapları ortaya çıkmışken.. İstanbul’un çevrelendiği deprem faylarının, İstanbul’a dönük etkilerinin hesaplarında bütün çözüm arayışları, asla rant-vurguna dayalı betonarme gökdelenlerin değil, yatay mimarinin seçilmesi zorunluluğunu ortaya koyarken.. İmar affı cinayetleri ile üstüne tuz biber ekilen Kartal ölümlü yıkım örneği sadece bir ayrıntı. Büyük depremin ardından toplanmış vergilerle bizden alınanları bile vurgun ranta kullanma suçlarının hesaplaşmaları nasıl olabilecek?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları