Ateş düştüğü yeri yakar...

14 Eylül 2024 Cumartesi

Kökenimize, içine düştüğümüz ağır sorunlar, yaşam koşulları ile bağlantılı olmak üzere, bireysel, toplumsal öylesine yaşam sorunları, ağır sıcak gündemlerimize bağlı olarak sürüklenip yuvarlanmaktayız ki... Kendi adıma, kendi kendimi sorgularken, dörtlü çetenin sorumluluğunda yürütülmüş, 12 Eylül darbesinin yıldönümünü şaşkınlıkla anımsayamadığımın ayrımına vardım.

Dudak uçuklatan sayılarda tutuklanmalar, işkenceler, can kayıpları, yaşatılmış acıların unutulabilmesi olası mı? Çok daha çarpıcı sonuçları ile ülkemizde insanca yaşam koşulları, toplumsal kazanımların en anlamlılarının, örgütlülükler içinde kazanılmış zorlu hak kazanımlarından, bugünlere hep geriye, daha geriye püskürtülmemizde en etkin vurucu hamlenin getirdikleri. Sorgulanmasında bir tek anlamlı çıkışın kamuoyuna yansıtıldığını gözlemleyebilmiş değilim. Nedenini sorgulamaya kalkıştığımda, günümüzün sıcak gündemli yaşam koşullarının ağırlığı, birbirinin üzerine gelen ağır gündemi ile çarpılmış olduğumuzun sonucuna vardım.

“Ateş düştüğü yeri yakar” özdeyişi, yaşamımızın güncel sorunları içinde. Zaman zaman geçmişin yakıcı dönemeçlerini sorgulamayı bile unutacak hallere düştüğümüzün ayrımına vardım. Ateş düştüğü yeri yakmakla kalmıyor, yakıcı etkisiyle, zaman zaman genel sorgulama duygularımızı da zedeliyor olarak güncel yaşanan sorunların öne geçmesi ile, toplumsal tepkilerin, güncel gündemler peşinden koşturmacaya dönüşmesi gibi bir sonuca sürüklenme sakıncasını da üretmiş oluyor.

***

Yeri gelmişken, Cumhuriyet Devrimleri, kurtuluş, kuruluş süreçleri kazanımları ile gelmiş, Cumhuriyetin sınırları, toprakları içindeki çok değerli kalkınma başarılarının sonrası, günümüze kadar uzanan olumlu olumsuz gelişmelerin yaşanmışlığının tarihsel akışına girmeden, 1960 kazanımlarını bir yeniden başlangıç olarak altını çizmek zorunluluğumuzu vurgulamakla yetinelim. Sonrasında da Türkiye’yi yeniden çağdaş uygarlığa yetiştirmede kamçılamış, insan haklarından, gerçek demokrasiye, örgütlenme haklarına uzanmada yolumuzu açan tüm örgütlenme haklarının değerlerinin altını çizelim.

1970’li tırpanlama, iç dış odaklı tuzakların da güncel yakıcı gündemlerimize taşınabilmesinin zamanı hiç değil. Tek bir cümle ile evrensel kapitalizmin, emperyalizmin çok güçlü yükselişinin ardından geriye çekilmesinin başladığı o yıllarda, besbelli Türkiye’nin özel koşulları içinde yakalamış olduğu yeniden toplumsal toparlanma, yükselişi emperyalizmin güçlü odakları ile iç ortaklıklarını ürkütmüştü.

Sonuç olarak 1970’li yılların bizlerce çok da algılanamamış olsa da köktenci ülkenin toplumsal kazanımlarını ters çevirebilme etkileri ile ülkemiz köktenci yeniden olumsuz geriye çekilebilme dinamiklerinin etkisine girmişti. Yakın çevremi, Cumhuriyet gazetesini de çok etkilemiş bu süreçte günümüzün ilgi odağının dışında kalmalı.

***

Ülkemizde o tarihlerden günümüze kadar elbette zaman zaman çok değerli toplumsal, siyasal başkaldırılarla yaşanmış çok anlamlı kazanımlar da birbirinden değerli. Ancak 2002’ler sonrası en uzun soluklu, günümüze kadar yine zikzaklı uzatılabilmiş, dibe çekilişin bugünkü ağır boyutları katlanılmaz boyutlarda. Hâlâ çok örgütlü, çok etkin geriye olumlu toplumsal dönüşlerin çok anlamlı örnekleriyle de yüzleşmekteyiz. Gelin görün ki gerçekçi, örgütlü toplumsal kazanımlar yolunda hâlâ anlamlı kazanımlardan söz edebilmenin uzağındayız. Gücümüzü elbette ateşin düştüğü yerlerdeki yangınların sonuçları ile toparlamak zorundayız. Başkaca hiçbir çıkış yolumuz yok.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları