Serdar Kızık
Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Mutsuzluğa Sürüklenirken...

26 Eylül 2014 Cuma

Geçen ay Sağlık Bakanlığı bir açıklama yaptı.
Psikolojik yakınmalarla doktora başvuran kişi sayılarına ilişkin istatistikleri yayımladı.
2009-2013 yılları arasını kapsayan istatistiklere göre, Türkiye’de psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle doktora başvuran kişi sayısı, 3 kat artarak, 3 milyondan 9 milyona çıktı.
31 milyon 621 bin 523 insanımız hasta.
Ürkütücü bir tablo!
Veriler yalnızca bakanlığa bağlı kurumlara yapılan başvuruları kapsıyor.
Bunlar resmi rakamlar, bir de bu resmiyetin içine girmeyenler var.
Bu veriler açıklandıktan sonra konunun sorgulanacağını sanmıştım.
Ne gezer!
Gazetelerde, televizyonlarda birkaç haber, o kadar...
                                                            ***
Depresyon, anksiyete bozuklukları, panikatak, sosyal fobi ve şizofreni...
Bir de psikoloğa, psikiyatriye gitmeyen, gidemeyenler var.
Sayıları kaç, kim bilir?..
Terapistlere, danışma merkezlerine, yaşam koçlarına başvuruların bu zaman içinde hatırı sayılır oranda arttığını da hesaba katmalı.
Ciddi bir durum, kaygı verici.
Önemli bir toplumsal sorun.
Mutsuz, umutsuz insanlarımızın sayısı artıyor ne yazık!
Geleceğe ilişkin belirsizlikler, kaygılar büyüyor.
Bu ülkede yaşamaktan mutlu ya da mutsuz insan sayısının ne olduğuna ilişkin sağlam veriler, araştırmalar eksik olsa da belirli bir öngörü var.
Ne yazık ki bu öngörüler karamsar bir tabloyu sergiliyor.
Rahatsız bir toplum olduk, günlük yaşamı bunalımlı, geleceği belirsiz insanlar topluluğu...
İzlenen bir kanalın haber sunucusu, “Koca bir bülten, hep acı haberler anlatmak beni yıpratıyordu. Bu yüzden haftada bir gün psikolog desteği almaya karar verdim” diyor.
Daha ne desin?..
                                                            ***
Neden böylesine önemli bir sorun yaşıyoruz.
Öncelikle bu tabloyu yaratan unsurlara bakmalı.
Psikologlara gidenleri değil, gönderenleri sorgulamalı.
İşin özel yanını, yani her toplumda görülebilecek, aşk, ayrılık bunalımlarının yarattığı psikolojik sorunları bir yana bırakalım.
Türkiye’ye özgü hangi koşullar böyle bir olumsuz tabloyu yaratıyor?
Geniş yığınların yaşadığı psikolojik sorunların temelinde, ülkeyi 12 yıldır yöneten iktidar yatıyor.
Açıkça mahalle baskısı var, yaşam biçimlerine müdahale var.
Dinci ve gerici iktidar, 10 yaşındaki kız çocuklarına bile başörtüsü getiriyor.
Bunun adı özgürlük oluyor.
Din adamları arasında bile konu tartışmalıyken bu nasıl özgürlük ki, “erkekler tahrik olmasın” diye çocukların başı örtülüyor.
Konunun özgürlükle ilgisi yok, tam tersi dayatma ve baskı...
Toplumun bir bölümünü ötekileştirme, yok sayma anlayışı.
Daha şunun şurasında cumhurbaşkanlığı seçim yarışında bölen, ayrıştıran, bağırıp çağırarak, aşağılayarak hakaret eden anlayışa tanık olmadık mı?
İktidar kendinden olmayanı dışlıyor.
İnsanlar gelecek kaygısı taşıyor. Kadın toplumsal yaşamdan geri çekiliyor. Bunun sonucunda ailede ekonomik sorunlar baş gösteriyor.
İşsizlik, yoksulluk, yetersiz ücretler, boşanmalar, ayrılıklar, artan şiddet, iş kazaları, küçük yaşta gelin edilen kız çocukları, ensest mağdurları, tecavüzlerdeki artış, cinayetler yaşanan travmaların gerekçesi değil mi?
Umutlar kayboluyor.
Zor bir süreç yaşıyoruz...
Yine de diren umut...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları