Serdar Kızık
Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gezi’nin getirdikleri!

01 Haziran 2015 Pazartesi

Gezi eylemlerinin tırmandığı günlerde artık bir eşiğin aşıldığı, iktidarın sarsıldığı, düzenin eskisi gibi sürdürülemeyeceği aşikârdı.
Öyle de oldu.
Türkiye’nin toplumsal tarihinde önemli bir yer tutan Gezi eylemleri, siyasette kayda değer gelişmelere yol açtı.
Baskılara, yolsuzluklara, yoksulluğa karşı hak, özgürlük istemiyle muhalif bir hareket olarak doğdu, derin izler bıraktı.
Eylemleri kendisine yönelik bir “darbe girişimi” olarak niteleyen, katılanları “çapulcu olmakla” suçlayan iktidarın erime sürecindeki önemli unsurlar arasında yer aldı.
Artık AKP eriyor, çatırdıyor, yönetemiyor. Kendilerini daha da büyük bir açmaza sürükleyecek zorbalık ve baskıdan başka “çareleri” kalmadı.
Bu nedenle yıldönümünde Gezi Parkı’na, Taksim’e çıkmayı yeniden yasakladılar...

***

Sol yapılanmalar içinde Gezi eylemleri pratiğinin önemli yansımaları ve değerlendirmeleri oldu. Bazı örgütlenmelerde değişimler gözlendi.
Meclis’teki muhalif partiler de etkilendi, çeşitli sonuçlar çıkardı, çıkarıyor.
Örneğin bugünlerde “Türkiye partisi olma” söylemini öne çıkardığı savunulan BDP’nin, HDP’ye evriliş sürecinde etkisi yok sayılabilir mi?
O zaman BDP’nin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, eylemleri “Halk hareketini darbeye kanalize etme arayışı” olarak nitelendirmişti. Bir bakıma köşeye sıkışan AKP’ye omuz vermişti. “Hükümeti devirecek, darbeye doğru götürecek bir halk hareketini çıkarabilir miyiz anlayışı vardı. Bu kısmına şiddetle karşı çıktık. Gezi’ye mesafe koyduk” demişti.
Öte yandan sözüm ona “demokrasi” adına AKP’ye yıllarca omuz veren, cemaati “STK” sayan, anayasa oylamasında “yetmez ama evet” diyerek bugünkü otoriter ve hukuksuz ortamın doğmasına destek olan sol liberallerin (ne demekse) ve 2. Cumhuriyetçilerin yaşadığı kafa karmaşası da dikkat çekmişti.

***

Şimdi yeni bir seçime sayılı günler kaldı.
Doğrudan “evetçiler” ve “yetmez ama evetçiler”in sayesinde bir başkanlık tartışmasıdır, gidiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğinin bu kez olamayacağı, AKP’nin anayasayı değiş tirecek çoğunluğu elde edemeyeceği açık.
Öte yandan nasıl bir iktidar oluşacağı, koalisyon olasılığıyla birlikte tartışılıyor.
HDP’nin barajı geçip geçmemesi belirleyici olacak.
Evet, yüzde 10’luk seçim barajı antidemokratiktir. Seçmen iradesini yok saymaktır.
İstenilmeyen, beğenilmeyen, oy verilmeyen bir partinin milletvekili çıkarması anlamını taşır.
Evet, bütün siyasal düşünceler Meclis’e yansımalıdır. Bu yanıyla HDP barajı aşamazsa 70 dolayında milletvekilliği AKP’ye geçecektir.
Öyle de bütün bu olgular HDP’nin nasıl bir yapı olduğuyla ilgili sorgulamaları ve eleştirileri engelleyemez, dokunulmaz kılamaz.
Kaygılar ve kuşkular vardır. Örneğin ana gövdesini Kürt hareketinin oluşturduğu HDP, yıllardır sürdürülen etnik temelli, yani milliyetçi tutumdan ne ölçüde ayrıştı? Örneğin gizli kapaklı “çözüm pazarlıklarını” sürdürdüğü AKP’yle bir koalisyona gider mi?
HDP cephesinden “daha ne diyelim, takla mı atmak lazım, amuda kalkmak mı” jargonuyla şimdilik AKP’yle koalisyona karşı çıkılıyor.
Öyle de seçimin ardından “yeni doğan konjonktür” gerekçesiyle söylem ve eylem değişikliği olmayacağı, AKP’ye dışardan destek vermeyeceği ne malum?..
Nitekim Can Dündar’ın günlerce konuşulan Demirtaş röportajında “HDP dışardan desteğe sıcak” manşeti var. Dündar, köşesinde AKP’yle koalisyon konusunda “Buna hevesli değiller; böyle bir koalisyonun partilerine çok zarar vereceğine inanıyorlar. Ancak AKP yeniden iktidar olursa, dışarıdan destek verme fikrine uzak değiller” diye izlenimlerini yazdı.
Bu izlenimin altında, tırnak içindeki konuşmalar da manşeti doğruladı...
Dün AKP’yi CHP’den daha demokrat, özgürlükçü ve AB yanlısı gören yetmez ama evetçiler, neoliberallar, bugün HDP’yi öne çıkarıyor. Hatta kimileri HDP’nin sol bir yapı olduğunu, Yunanistan’da iktidara gelen Syriza’ya benzediğini savunuyor. Bana kalırsa benzemiyor.
HDP parlamentoda olmalı ama onu “sol” saymak ve göstermek gerekmiyor.
Gezi’nin “sol çocuklarına”, aramızdan koparılan fidanlara haksızlık olmasın!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaşasın Cumhuriyet 1 Ocak 2016
Sesler kısılırken... 25 Aralık 2015

Günün Köşe Yazıları