İktidarın ayrımcı ve yandaş uygulamaları sınır tanımıyor.
Büyükşehir yapılan kentlerde kapatılan özel idarelerin malları AKP'li yerel yönetimlere devredilirken, muhalif belediyelere zırnık koklatılmadı.
İktidar uygulamayı yandaş bürokratlarla halletti...
* * *
Büyükşehir Yasası gereğince 29 ilde özel idareye ait mallar ve personelin belediyelere devredilmesi gerekiyordu. Valilerin söz sahibi olduğu mal paylaşımı konusunda görülmedik bir uygulamaya gidildi.
Trabzon, Denizli gibi illerde il özel idaresi taşınmazlarının tamamı AKP'li belediyelere verildi.
CHP, MHP ve BDP’li belediyelerin olduğu bölgelerde ise mallar merkezi yönetimlere, en başta da devası bütçeli Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildi.
İzmir, ayrımcılığın ayyuka ulaştığı kentlerden.
Balçova Termal Tesisleri, Balçova Kaya Termal Otel, Bozdağ Kayak Tesisleri, Şaşal Kaynak Suyu Tesisleri, Selçuk Havaalanı, motor sporları yarış pisti, Tavşan Adası, Çeşme Vali Kutlu Aktaş Barajı, eski Sümerbank arazisi gibi bin 686 taşınmazın bulunduğu kentte, belediyelere tek bir tahsis gerçekleşmedi.
Devirle ilgili konuşan İzmir Valisi Mustafa Toprak, “Yerelin malı devletin, devletin malı yerelindir. Maliye, uygun gördüğü kuruma tahsisini yapar. Süreç bitmiştir” dedi.
Tepkilere karşılık da, “Bu durum olabilir. Her yerde aynı olsaydı İzmir’in adı Trabzon, Trabzon’un adı da İzmir olurdu” yanıtını verebildi.

* * *
Bu akıl almaz paylaşıma karşın ne yapılabilir?
İzmir kamuoyunun tepkisi büyürken Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu
“Hakkımızı İstiyoruz” sloganıyla kentlinin desteğini istedi.
Öte yandan uygulamaya karşı çok sayıda dava açıldı.
11 Ekim'de yürüyüş yapılacaktı, Kocaoğlu, yargıyı etkilememek amacıyla yürüşün iptal edildiğini  açıkladı.
Türkiye'de yargının hali ortada.
HSYK zirvesinde cemaat ve iktidar kapışmasının yaşandığı yargıda, güvenilirlik sorunu ayrı bir konu.
Muhalif partilerin direnci, toplumsal muhalefetin yükselmesi yanında, yine de yargıdan başka iktidarın ayrımcı, yandaş tutumunu engelleyecek mekanizmalar yok ne yazık.

* * *
Bu arada İzmir'in mallarının paylaşımında aslan payını alan Diyanet'in de yargı sürecindeki bir konuda girişimleri çok ilginç.
Karaburun'da köy kahvelerini, muhtarlık binalarını, bakkalları, köy zeytinliklerini alan Diyanet yetkilileri kolları sıvadı.
İmamlar ve müftülük yetkilileri aracılığıyla,  Örneğin Saip köyünde mülkiyeti devredilen bakkal dükkanının sahipleri, içki satmamaları için uyarıldı.
Öyle ki Kuran kursu açılacağı gerekçesiyle bakkal dükkanının boşaltılması istendi.
Mahalle baskısının bu boyuta ulaşmasına Karaburun Belediye Başkanı Ahmet Çakır tepki gösterdi.
İçki satan bakkal ve işletmelerin ruhsatlarının, ilerleyen süreçte iptal edilmek istendiğini vurguladı.
Yargıya başvuracaklarını söyledi.
Bu baskılar nereye varacak?
Yaşamlarına, haklarına  müdahale edilenler ne düşünüyor acaba?