Batı’da gözler hâlâ Erdoğan’a çevrili

27 Haziran 2015 Cumartesi

Seçimler sonrasında görüştüğüm Batılı diplomatlardan biri, “Bugüne kadar halkın nabzını iyi tutarak Türkiye’nin gelmiş geçmiş en popülist liderlerinden biri olan Recep Tayyip Erdoğan nerede hata yaptı” diye sordu.
Kendisine göre Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmeyip başbakan olarak kalsaydı, muhafazakâr kitleler üzerindeki karizması sayesinde, bazı kayıplarla birlikte, AKP’nin Meclis çoğunluğunu büyük olasılıkla koruyabilecekti. Başbakan olarak anayasal yetkileri de bugünkünden fazla olacaktı. Oysa şimdi istediği güce kavuşamadığı gibi, zayıflamış bir konumda tekrar yolsuzluk iddiaları ile boğuşacak.
Avrupa tarihi, demokrasilerde en başarılı partilerin ve politikacıların bile bir “siyasi raf ömrü” olduğunu gösteriyor. Erdoğan’ın, cumhurbaşkanı seçilmeyi ve AKP’nin, “iktidar yorgunluğuna” rağmen 2015’te kazanacağına inandığı büyük seçim zaferi ile anayasayı değiştirip kendisini başkan yapmayı planlarken neye güvendiğini bilmiyoruz.
Söz konusu olan bir siyasi “öngörüsüzlük” ise bu Erdoğan’ın “ileri vizyona sahip bir lider” olduğu iddiasıyla çelişir. Kendi siyasi geleceği konusunda bu kadar ciddi bir hata yapabilen birisinin, ülkenin geleceği konusunda da ciddi hatalar yapabileceği aşikâr.

‘Yeni’ Türkiye tablosu
Neyse ki 7 Haziran seçimleri bunu engelledi. Birçok önemli ismin de bugün belirttiği gibi, parlamenter demokrasimiz kurtuldu. Erdoğan ve danışmanlarına bu yüzden belki teşekkür borçluyuz. İhtirasları ve hesap hataları sayesinde, salı günü Meclis’te de açıkça gördüğümüz ve gerçekten “yeni” olan Türkiye tablosu ortaya çıktı.
Bu tablo, “tekdüze” toplumsal yapıya sahip ve bir kişinin taleplerini tüm kesimlere dayatılabileceği bir ülke tablosu değil. İstikrar sağlanacaksa, AB kıstaslarındaki çoğulcu parlamenter demokrasiye zorunlu olarak sarılmamızı gerektiren bir ülke tablosudur bu.
Bu tabloya rağmen Erdoğan’ın siyasi yaşam üzerindeki - anayasaya göre olmaması gereken- gölgesi hemen kalkmayacaktır. Bunu diplomatlar da vurguluyorlar. Erdoğan’ın, “halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı” sıfatıyla ağırlığını hissettirmeye çalışmaktan kolay vazgeçmeyeceğini tahmin ediyorlar.
Buna rağmen Erdoğan ve danışmanları da siyasi durumun ciddi şekilde değiştiğini görüyorlardır. Bazılarının iddia ettiği gibi, koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalmasını ve “istikrar adına” seçmeni tekrar AKP’ye yönlendirecek erken seçimlere gidilmesini temenni ediyor olabilirler.
Fakat mevcut siyasi ortamda bu hesabın tutacağı da kesin değil. Nitekim son yoklamalar, erken seçime gidilirse çıkacak sonucun büyük olasılıkla bugünkünden farklı olmayacağını gösteriyor.

Erdoğan’sız AKP...
Burada Erdoğan’ın “manevi lideri” olduğu AKP üzerinde devam eden ağırlığını da göz ardı etmemek lazım. “Erdoğan’sız AKP aynı AKP olamaz” argümanı büyük ölçüde hâlâ geçerlidir. Erdoğan kuşkusuz bu kanal üzerinden de siyaseti etkilemeye devam edecektir.
Yüzde 52’nin oyu ile seçilmiş olsa bile, mevcut anayasaya göre cumhurbaşkanının yetkileri bellidir. Erdoğan da zaten bunu aşamadığı için başkanlık sistemi istiyordu. Anayasanın kendisini engellediği hallerde gücünü şimdi AKP üzerinden göstermeye çalışacaktır. Bunu koalisyon müzakereleri sırasında da görebiliriz.
Normal şartlarda Erdoğan’ın tarafsızlığının temel bir gereği olarak o müzakerelere gölge düşürecek herhangi bir açıklamada bulunmaması gerekir. Diplomatlara bakılırsa Batı da, Erdoğan’ın bu süreçte uzlaştırıcı ve birleştirici bir rol oynamasından yana. Bu nedenle de gözler hâlâ Erdoğan’a çevrilmiş bulunuyor.
Bu seçimler Erdoğan’ı devlet adamı olmanın gerekleri ile kendi siyasi ihtirasları arasında bıraktı. Yeni Türkiye’de ortaya yeni bir Erdoğan mı çıkacak, yoksa alışık olduğumuz Erdoğan’la mı yola devam edeceğiz, bunu diplomatlar ve yabancı gözlemcilerle birlikte bekleyip göreceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları